Siyasette Dersim polemiği başladı yine.
Dersim katliamı ile ortaya çıkan pek çok tartışmadan biri de tarihle yüzleşmek. Peki bu mümkün mü ?
Sabahtan akşama, televizyonu ile gazetesi ile kitapları ile bize her konuda yalan söyleyen bir dünyada doğru nasıl bulunabilir ki. Kiminle beraber tarihimizle hesaplaşıcaz. Yalanları söyleyen yönetici kesimle mi o yalanları üretmek için yetiştirilmiş tarihçi, bilim adamı, yazar dediğimiz kişilerle mi ?
Yalan sadece siyasette değil. Bize öğretilen herşeyde. Gelin bunların sadece birini ele alalım.
Duymuşsunuzdur. Tarihçiler, sosyal bilimciler hep tekrarlar : Tarih kendi koşullarında değerlendirilmelidir, bugünkü şartlarla değil. Örneğin geçmişte insan hakları yoktu, haliyle o zamanlarda olanları insan haklarını baz alarak değerlendiremeyiz
Koca bir yalan !
Evet, geçmişte insan hakları yoktu ama bugün var. Ve sen bugün hukukundan, eğitimine, siyasetinden insan davranışına kadar herşeyi (sadece teoride de kalmış olsa) bunu baz alarak yapıyorsun. Tarihi neden bundan muaf tutuyorsun ?
Çünkü saklamak istedikleri bir şey var.
Tarih kazananların yazdığı tarihtir ve bugün yaşayanlar, o kazananların kurduğu sistemi yaşatmak için yetiştirilir. Hal böyle olunca gerçekler gizlenmek zorundadır.
Bu yanlış ve eksik tarihle, kitleler yeni saldırılara hazır hale getirilir. Yapılan yanlışları normal karşılaması sağlanır. Sürekli kazanana vurgu yaparak kitleleri de o gücün bir parçasıymış, devamıymış gibi gösterir.
Tarih, insan hakları gözüyle bakılarak yeniden yazılmalıdır. Çünkü tarihin amacı, geçmişi öğrenmekten çok, geleceği şekillendirmektir.
Örneğin,
Bugün hala İstanbul'un fethini kutlayanların amacı, kitleleri Osmanlıyı canlandırma hayalleri ile dış güçlere saldırmaya hazır olarak bekletmektir. Suriye'ye girmeye çalışıldığında arkasına "Fatih'in torunlarını" alacaktır. İstanbul'un fethinde Osmanlının sömürgeci, Bizans'ın vatanını savunan konumunda olduğunu gizleyecek ve kendi sömürgeciliğine taraftar yaratacaktır.
Fatih kundaktaki bebeği veya diğer padişahlar oğullarını, kardeşlerini devletin bekaası için öldürdü deyip, büyük bir insanlık ayıbına mazeret bulmalarının nedeni, insanları "devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir" mantığına sürüklemektir. Devlet ve millet bir anda kutsal olacak ve "ben devletin bekası için yapıyorum ne yapıyorsam" diyerek, kendi yaptığını haklı gösterecektir.
Geçmişi, insan haklarını gözeterek okutmadığı için her saldırıda, her cinayette kurban olan, acı çeken insanlar görülmeyecek ve bu tarihi okuyanlar kendi "ulvi" amaçları için başkalarının haklarını gasp etmeyi normal karşılayacaktır. Bunun kılıfı bazen din olacak, bazen vatan olacak, bazen medeniyet götürme olacak ama sonuç değişmeyecek ve tarih tekerrür edip duracak, egemen güçler toplumları istedikleri gibi yönlendirmeye devam edecektir.
Dersimde yaşanan katliamı, öldürülen kadın-çocuk-yaşlıyı da isyandı, şuydu buydu diye mazeretlerle haklı çıkarmaya çalışacaklar ve insanlıktan gittikçe uzaklaştıklarını fark etmeyeceklerdir bile.
Tarih, insan baz alınarak yazılmadığı sürece konuşulanların hepsi boştur. Her kazanılan zaferin ardında akıtılmış onlarca kkan ve gözyaşı var. Ve bu zaferleri, ölenlerden ve ağlayanlardan bahsetmeden övmek insanlık ayıbıdır ki zaten kazananların tarihinin yapmak istediği şey de budur.