Hükümet çocuklara okullarda bedava süt dağıtacağını duyurduğunda pek çok kişi bunu alkışlamıştı. Televizyonlarda biz böyle büyüyemedik maalesef diye nerdeyse ağlayarak haberi sunan spikerler vardı.
Oysa çok açık bir gerçek var ortada. Doğu kültüründe sütle beslenme geleneği yoktur. Süt batının beslenme anlayışıdır.
Peki bu batı beslenmesinden, eğitimine, ekonomisinden, ahlakına her şeyi nerden alıyor : kapitalizm'den
O kapitalizmin birinci amacı da kar etmek. Buna tam zıt olarak insanın birinci amacı ise sağlık. Kapitalizmin kar amacı ile çelişen bir istektir bu çünkü sağlıklı üretimin maliyeti yüksek.
Bizim beslenme geleneğimizde süt yoktur. İçmişse kımız içmiştir ama onu da çay gibi, içki gibi içmiş. Çünkü doğu kültürü sütün çok da faydalı olmadığını bilir. Sütü yoğurt, peynir vb dönüştürerek tüketir ki doğrusu da budur. Sütteki besinlerin en iyi şekilde alınma yöntemi budur.
Ama doğayı bozan, her şeyi makineleştiren, doğu kültürünü aşağılayan batı, bilimi silah gibi kullanıp yaptığı her şeye mazeret olarak sunmakta. Batı kendi kültürünü, kendi ırkını üstün göstermek için bilimi nasıl kullandıysa, sanayisinden akan paralarla beslediği üniversitelerden ve sahte bilim adamlarından istediği raporları alabilmekte, gerçeği çarpıtabilmekte. Örneğin batının bu bilimi bugün, kendisinden kaynaklanan hastalıkları utanmadan genetiğe bağlayabilmektedir
Sütte yapılan kafa bulandırıcı bilgiler de bunlara bir diğer örnek
Neyse ki sosyal medyada son yıllarda sütün zararları üzerine pek çok yazı yayınlanıyor, haber yapılıyor. Hükümetler bunları görmezden gelmeye çalışıyor mümkün olduğunca tabi. Eh kolay değil, kapanacak çok yer olur doğruyu söylerlerse. Serbest piyasamız kabul etmez böyle bir müdahaleyi
Özellikle kutularda satılan sütlerin bırakın yararı zararı olduğu biliniyor. Yüksek ısılarda yüksek basınçlarla üretilen bu sütün tek bir amacı var : raf ömrünü uzatmak. İçindeki proteinlerin yok olmuş olması, daha da kötüsü vücudun bu "yabancı maddeyi" sindirmek ve vucuttan atmak için ölümüne çabaya girmesi hiç umurlarında değil tabi ki.
Şişelerde satılan pastörize süt, kutulardaki kadar kötü olmasa da onlarda da bozulma var. Pastörize ediyoruz, en doğalı bu denilen yöntemde de sütün bozunmasını geciktirmek için içine bazı katkıların katıldığı ve ısıların olması gerekenin üzerine çıktığı belirtiliyor. Nasıl olsa denetim de yok. Ki bunu zaten bu şişe sütlerinin günlük olmamasından anlıyoruz. Bu sütler de dört gün dayanıyor sözüm ona. Bu da pastörize sütlerin de doğal olmadığını gösteriyor.
Herkesin bildiği bir diğer konu hayvancılığın da makineleşmiş olması. Hayvanlara verilen doğal olmayan besinler, hormonlar vb nedenleriyle bu canlılara makine muamelesi yapılıyor, sadece verdiği süt, yumurta, et miktarına bakılıyor. Bunu arttırmak için de her türlü sağlıksız yol deneniyor.
Yapılması gereken şey, çocuklarımıza süt vermek değil, sütün doğru koşullarda üretilmesini sağlamak ve sütü yoğurt, peynir vb olarak tüketmektir (hazır satılan yoğurtlarda da süttekine benzer durum var). Aksi halde çocuklarımızı kendi elimizle zehirleriz.
Tabi böyle bir şeyi, GDO'lu gıdaları yasal hale getirmeye çalışan, yandaş zengin etmekten başka bir şey düşünmeyen bir hükümetten bekleyemeyiz.
Bugün batıda dahi çocuklara süt verilmemesi için uzmanlar yayınlar yapmaya başladı. Merak edenler netten araştırıp bulabilirler.