2 Ağustos 2015 Pazar

KÜRT SORUNU - 2 (TÜRKLER)

Kürt sorunu ile ilgili ilk yazımızda, Kürtler'e vurmuş; onların da aslında hep şikayet ettikleri Türklerden çok da farklı olmadıklarını belirtmiştik.

Bu yazımızda da Türklere dokunacağız.

Kürt sorunu hakkında Türklerin en büyük yanılgısı, kendilerini bu ülkenin gerçek sahipleri olarak görmeleridir. Vatanı onlar kurtarmış, ülkeyi onlar kurmuş, 10 yılda 15 milyon genci onlar yaratmıştır. Hal böyle olunca da Türk dışındaki bütün ırklar bir nevi misafirdir. Türklerin lütfu ile bu topraklarda yaşayan ve bunun için Türklere minnettar olması gereken gruplardır.

Bu çarpık ve hastalıklı düşünceyi her söylemde görebilirsiniz. Kürtlere nankör, hain gibi sıfatlar kullananlar bunu kastediyor aslında. Onlara ekmek verdik, rahatça yaşamalarını sağladık, hizmet götürdük ama döndüler bizi sırtımızdan vurdular !

Bu yazımızda tarihi bilgiler verip bu çarpık düşüncenin yanlışlığını göstermeye çalışmıcaz. Göstermeye çalıştığımız husus, daha en başında, pek çok Türkün hastalıklı bir düşünceye sahip olduğudur. Kendini başka bir ırktan üstün görme hastalığıdır bu. Batı karşısında yüzyıllarca ezilen Türk, çareyi kendinden güçsüzleri aşağılamakta bulmuştur.

İlk yazımızla birleştirerek söylersek :
Herkes, gücünün yettiğine vurmaktadır.

Bu yanlış bakış açısı nedeniyle Türkler, doğuda ne olup bittiğini doğru anlayamamakta, empati kuramamaktadır. Bunda medyanın da büyük bir payı vardır. Çözüm sürecinden önce medya baskı rejimini allayıp pullayarak halkın düşüncesini belirlemişti. Aynı medya, çözüm sürecinin faydalarını pompalamaya başlayınca toplumda ciddi bir değişme olmuştu. Şimdi ise medya, terör bahanesi ile yine vuralım, kıralım demekte. Toplumun, medyanın peşinde bu kadar kolay yön değiştirmesi, incelenmesi gereken ilginç bir olgudur.

Bu toprakların en büyük hastalıklarından biri zaten tembelliktir. Her alanda karşımıza çıkan bu oldu, düşünce hayatımız için de geçerli. Türk, doğuda ne olup bittiğini araştırma zahmetine girmemektedir. Medyanın önüne koydukları işine de geldiğinden (ideolojisini desteklediğinden) ona sorgusuz inanmayı seçmektedir. Derin devletin neler yaptığı yıllar önce Susurluk ile ortaya çıkmasına rağmen, hala devletin masum olduğuna inanmaktadır.

Türklerin, Kürtleri anlaması için çok şey yapmalarına gerek yok aslında. Sadece oturdukları yerden hayal etmeleri yeterlidir.

Hadi gelin bir hayal kuralım.

Diyelim ki devleti kuran kadro, Kürt kökenli idi ve devletin temellerini de bu yönde attılar. Devlet dili Kürtçe yapıldı ve bu topraklarda yaşayanlara da Kürt denilir şeklinde anayasa hükmü konuldu. Ne mutlu Kürdüm diye taşa toprağa yazıldı. Hayal bu ya.

Devlet Türkçe konuşmayı, şarkı söylemeyi, kitap basmayı yasakladı. Tek tip devlet yaratmak istedi. Size Kürtçe öğrenmeniz ve konuşmanız için baskı yaptı. Tarihçileri kullanarak aslına Türk diye bir kavmin olmadığını, Türklerin Kürtlerden geldiğini propagandasını yaydı. İtiraz edenler bir anda kendilerini hapiste ve işkencede buldu. Bu baskı ve işkenceler özellikle genç Türklerde tepki yarattı. Öyle ya, Türk boyun eğmez. Ama o da ne. Devlet demirden yumruğunu kafanıza geçirmeye başladı. Bir anda yaşadığınız yerlerde derin devlet adamlarını görmeye başladınız. Örneğin Yeşil kod adlı bir adam gelip anne-babanıza gözlerinizin önünde işkence yaptı. Çırılçıplak soyup kışın karın içine soktu. Size ve ailenize dışkı yedirdi. Karşı gelenleri karakola götürüp günlerce işkence yaptı.

Bu böyle olmaz dedi Türk gençleri. Okuyup bir yerlere gelelim, devleti yönetiminde söz sahibi olalım, bu haksızlıkları durduralım dediler. Ama devlet durur mu. Dersten çıkıp çay bahçesinde otururken polis geldi ve kimlik sordu. Baktı ki doğum yeriniz Türklerin çok yaşadığı bir yer. Tipiniz de Türk. Hiçbir neden belirtmeden sizi karakola götürüp dövdüler. Aileniz geldi. Anneniz Türkçeden başka dil bilmiyor. Türkçe konuşmanıza bile izin vermediler görüş gününde.

Yetmedi. İşkencelerde abileriniz, teyze çocuklarınız ölmeye başladı. Akrabalarınız kaybolmaya başladı. Faili meçhul mezarlıklar Türklerle dolmaya başladı. Evleriniz yakıldı. Göçe zorlandınız. Ve işin kötüsü derdinizi kimseye anlatamadınız. Hiçbir mahkeme dinlemedi sizi. Hiçbir medya kanalında yer bulamadınız. Sesinizi duyuramadınız. Üstelik bir de Kürtler sizi nankör ilan etti. Ne oluyor da durduk yerde huzursuzluk çıkarıyorsunuz diye size tepki göstermeye başladı. Devlet bana işkence ediyor dediğinizde Kürt toplumu buna inanmadı, devlet öyle şey yapmaz, yapmışsa da aranızdaki azanlara yapmıştır dedi. Önce siz başlattınız dedi. Rahat dursaydınız bunlar olmazdı dedi.

Ey Türk ! Söylesene ne yapardın ? Titreyip kendine mi gelirdin ? Ne yapardın ?

Doğu Türkistanda Çinlilerin Türklere yaptıkları söylenenlere bakıp ayaklanıyorsun ya. Gidelim Çin'e hadlerini bildirelim diyorsun ya. Kendi topraklarında yapılanlardan haberin var mı ? Veya haberin var da Türke yapılanlar dışında bir şeyle ilgilenmiyor musun ? Türkün yaptığını görmezden mi geliyorsun ?
Öyle ya, neticede Türkün kanı kutsal, yanlış yapmaz !

Söyle Türk ! Yukarıda yazdıklarım (ki hepsi gerçektir) sana yapılsaydı, ne yapardın ?