Antepteki terör olayları tırmanan terör eylemlerinin devam edeceğini gösteriyor. Şehit haberleri geldikçe de insanlarımız daha da gerginleşiyor. Sinirler gerildikçe vuralım, kıralım, dağıtalım diyenlerin sayısı da artıyor.
Peki neden oluyor bu olaylar ? Neden terör yine azdı son yıllarda
Bununla ilgili güzel bir analiz Banu Avar'ın yazısından okunabilir :
http://www.guncelmeydan.com/pano/bu-tipik-bir-cia-mossad-operasyonudur-cia-gazetecileri-suriye-yi-suclayacaktir-banu-avar-t32354.html
İnsanımızın düşünmeyi sevmediğini hepimiz biliyoruz. Bu nedenle perde arkasını görmeye çalışmayı zahmetli bulur ve önlerine ne konulursa onun peşinden gitmeyi sever. Bunu bilen akıllı ve sabırlı güçler uzun yıllardır bizi zaten bu şekilde yönettiler.
80 öncesi komünizm korkusu yarattılar gelişen sola karşı. Bu öyle bir propagandaydı ki sağcı ve/veya dindar insanların komünizm hakkında bildikleri tek şey vardı. Komünizm=Allah'sızlık demekti. Bu nedenle onunla savaşılmalıydı. Emperyalistler bir güzel deney daha yapmışlardı üzerimizde.
Terör olayları da benzer bir deneyin yapıldığını gösteriyor. Suriye'ye girmeye karşı olan halkı bu kanala yönlendirmeye, fikrini değiştirmeye çalışıyor. Terör azdı çünkü Suriye destek veriyor demeye getirecekler. Suriyeye girilip, kamplar temizlenmezse, Esad devrilmezse, hergün şehit haberleri gelmeye devam edecek diyecekler.
ve düşünmeye meraklı olamayan halkımız bu zokayı yine yutacak. Yine emperyalistlerin istediği olacak.
Bu bağlamda Müslüman hükümetimizin zalimlerle yapmış olduğu ittifaka da değinmek lazım. Bunu ayrı bir yazı ile ilerde yazacağız. Ben müslümanım diyen bir kişinin zalime/emperyaliste karşı "cihat" ilan etmesinin gerektiğini kurandan göreceğiz. Ama ne acıdır ki müslümanlığına toz kondurmayan halkımız zalimlerle kol kola olmaktan zerrece sıkılmıyor.
Bu olaylara baktığımızda Hüseyin Akgün'ün neden kaçırıldığını daha iyi anlıyoruz. Yapılmak istenen Suriye operasyonuna karşı muhalefeti toplumun gözünde düşürmek ve herkesi hükümetin etrafında birleştirmek. Nasıl olsa toplum önüne konulan haberlere bakacak, örneğin Hüseyin Akgün'ün sadece ne yaşadıysa onu anlattığını görmeyecek, onun söylemediği sözleri söylemiş gibi gösteren yazılara inanacak ve onu ihraç etmeyen chp de birden pkk sempatizanı olacak. Zaten Amerikan'ın Türkiye temsilcisi gibi davranan Akp'li Şamil Tayyar'ın kaçırılma sonrası söylediği "muhabbetleri bol olsun" sözü durumun önceden planlandığını gösteriyor (tabi tahmin edebileceğiniz gibi Tayyar, PKK'nın antep saldırısı sonrası hemen, Suriye istihbarat kaynaklı dedi. Tayyar'ın her sözüne dikkat edilmeli. ABD'nin planlarını söylüyor adeta)
Tam burada bir psikolojiye de değinmek gerekiyor.
Sosyal medyada yapılan yorumlara bakıyorum da sanırız ki Türk şaha kalktı. Sanırız ki herkes eline silah alıp terörle savaşacak. Suriyeye girelim, yeter artık dendiğinde kükremiş sel gibi akacak. Ama işin özünün bu olmadığını, insanların kendilerini ve başkalarını kandırmaya çalıştığını biliyoruz.
Suriyeye girmeye, ileride devam edecek olan terör olayları ile kimse itiraz edemez hale gelecek. Ama buradaki ilginç psikoloji şudur: suriye'nin dişimize göre bir rakip olmadığını, onu rahatlıkla yeneceğimizi biliyor insanlar. Bu savaşın şehirlere pek gelmeden son bulacağını biliyor. Yani asalım, keselim diyenler aslında dün, neden hiç zenginlerden şehit çıkmıyor diyenlerle aynı kişiler olacak. Suriye ile savaşta kendilerinin ölmeyeceğini, o eleştirdikleri zenginlerle aynı safta olduklarını görmek istemiyorlar.
Demek istediğimiz şey şu. Neden Suriye yerine, bizi yıllardır birbirimize kırdıran, PKK'yı besleyip büyüten, bizi sağa sola savaşa iten Amerika'ya karşı savaşmıyoruz ?
Sıkar değil mi ?
Sıkar çünkü, böyle bir savaşı türkiye'nin kazanması çok zor. Böyle bir savaşın şehirlere sıçrayacağı, herkesin katılması gerektiği de aşikar. Rahat rahat kimse tatile gidemeyecek, kimse arkadaşlarıyla barlarda tozamayacak, kimse ağız tadıyla sevişemeyecek, kimse güvende olmayacak.
İşte sırf bu yüzden, sırf kendi rahatımız için, bugün oturduğumuz yerden, gücümüzün yeteceğini bildiğimiz PKK'ya, Suriye'ye kükrüyoruz. Çünkü ölecek kişilerin biz olmayacağımızı, başkalarının ölüp bizim arkalarından ah şehidim vah şehidim diye timsah gözyaşları dökeceğimizi biliyoruz.
21 Ağustos 2012 Salı
14 Ağustos 2012 Salı
YILMAZ ÖZDİL ELEŞTİRİSİ
Çok tutulan bir yazar olduğu ve benim de çok sık okuduğum, bu nedenle de daha önceden yazmak istediğim ama fırsat olmadığından yazamadığım bir yazıyı, Özdil bugün bana tekrar hatırlattığı için fırsat bu fırsat yazayım dedim.
Öncelikle Yılmaz Özdil'in bugünkü Hüseyin Akgün'ün kaçırılması ile ilgili aşağıdaki yazısını okumakta fayda var.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21223482.asp?utm_source=twitterfeed&utm_medium=facebook
Sizce gayet normal mi ? Zeka ürünü mü?
Daha öncelerden Yılmaz Özdil'in yazılarında hissettiğim bir tuhaflık, rahatsızlık vardı ama ne olduğunu bilemiyordum. Belki de ona yakıştıramadığımdan olumsuz bakmıyordum yazılarına. Taa ki "Dersim katliamı" ile ilgili yazılarına kadar. O yazılarda, ki pek çok kez kaleme aldı, herşey çok net ortaya dökülmüştü.
Yılmaz Özdil, olaylara ezilenlerin yanında değil ideolojisinin yanında bakıyordu. İdeolojisinin yanında durmakla da kalmıyor onu kutsallaştırarak toz kondurmuyordu. Onu korumak uğruna gerçekleri görmemezlikten geliyordu.
Sadece Dersim olayları ile ilgili değil, daha sonra yaşanan Uludere olayları ile ilgili yazdığı yazı vb yazılara da toplu olarak bakıldığında, emin olabiliriz ki Yılmaz Özdil'in de eline güç geçince ideolojisini sertçe uygulayan ve karşıtlarına aman vermeyenlerden pek farkı yok. Şu an bunu göremiyorsak bunun nedeni elinde böyle bir güç olmamasındandır. Ama yazıları çok net olarak bunu gösteriyor.
Hüseyin Akgün ile ilgili yazdığı yazı da bu şekilde. Dersimde isyan olmuş ! hadi diyelim ki oldu; bu, devletin oraya gidip bebek, kadın, yaşlı, genç eli silahsız herkesin öldürülmesini haklı mı kılıyor? Bir kez olsun yazmadı işin bu tarafını. Seyid Rıza'nın mektuplarını, onun yazmadığı pek çok yerde gösterilmesine rağmen ısrarla onu İngiliz ajanı gibi göstermeye çalışıyor. Hüseyin Aygün'ün Ahmet Hakan ile tv'de yaptığı programda söyledikleri de ortadayken onun hakkında yazdığı bu çarpıtmalarla Atatürkçülerin gözünde kaçırılma olayını "oh olsun" demeye getirtiyor.
Özdil zaten Kılıçdaroğlunun CHP'nin başına gelmesinden de hiç hoşlanmamıştır. Araları da yoktur bu nedenle. Merak ediyorum da Dersimli olduğu için mi ? Genel başkan olduğundan beri ona karşı hep bir tavrı oldu.
Önyargı iyi bir insan özelliği değildir.
Daha önceden yazdığımız "kazananların tarihi" ve "tutarlı ve insan olabilmek için düşünme yöntemi" yazılarımızda olaylara nasıl bakılması ve nerede nasıl saf tutulması gerektiğinden bahsetmiştik.
İnsan olmak için ideolojisi ne olursa olsun ezilenin yanında durmak gerek. Aksi halde tarih bizi karanlığın saflarında anacaktır.
Öncelikle Yılmaz Özdil'in bugünkü Hüseyin Akgün'ün kaçırılması ile ilgili aşağıdaki yazısını okumakta fayda var.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21223482.asp?utm_source=twitterfeed&utm_medium=facebook
Sizce gayet normal mi ? Zeka ürünü mü?
Daha öncelerden Yılmaz Özdil'in yazılarında hissettiğim bir tuhaflık, rahatsızlık vardı ama ne olduğunu bilemiyordum. Belki de ona yakıştıramadığımdan olumsuz bakmıyordum yazılarına. Taa ki "Dersim katliamı" ile ilgili yazılarına kadar. O yazılarda, ki pek çok kez kaleme aldı, herşey çok net ortaya dökülmüştü.
Yılmaz Özdil, olaylara ezilenlerin yanında değil ideolojisinin yanında bakıyordu. İdeolojisinin yanında durmakla da kalmıyor onu kutsallaştırarak toz kondurmuyordu. Onu korumak uğruna gerçekleri görmemezlikten geliyordu.
Sadece Dersim olayları ile ilgili değil, daha sonra yaşanan Uludere olayları ile ilgili yazdığı yazı vb yazılara da toplu olarak bakıldığında, emin olabiliriz ki Yılmaz Özdil'in de eline güç geçince ideolojisini sertçe uygulayan ve karşıtlarına aman vermeyenlerden pek farkı yok. Şu an bunu göremiyorsak bunun nedeni elinde böyle bir güç olmamasındandır. Ama yazıları çok net olarak bunu gösteriyor.
Hüseyin Akgün ile ilgili yazdığı yazı da bu şekilde. Dersimde isyan olmuş ! hadi diyelim ki oldu; bu, devletin oraya gidip bebek, kadın, yaşlı, genç eli silahsız herkesin öldürülmesini haklı mı kılıyor? Bir kez olsun yazmadı işin bu tarafını. Seyid Rıza'nın mektuplarını, onun yazmadığı pek çok yerde gösterilmesine rağmen ısrarla onu İngiliz ajanı gibi göstermeye çalışıyor. Hüseyin Aygün'ün Ahmet Hakan ile tv'de yaptığı programda söyledikleri de ortadayken onun hakkında yazdığı bu çarpıtmalarla Atatürkçülerin gözünde kaçırılma olayını "oh olsun" demeye getirtiyor.
Özdil zaten Kılıçdaroğlunun CHP'nin başına gelmesinden de hiç hoşlanmamıştır. Araları da yoktur bu nedenle. Merak ediyorum da Dersimli olduğu için mi ? Genel başkan olduğundan beri ona karşı hep bir tavrı oldu.
Önyargı iyi bir insan özelliği değildir.
Daha önceden yazdığımız "kazananların tarihi" ve "tutarlı ve insan olabilmek için düşünme yöntemi" yazılarımızda olaylara nasıl bakılması ve nerede nasıl saf tutulması gerektiğinden bahsetmiştik.
İnsan olmak için ideolojisi ne olursa olsun ezilenin yanında durmak gerek. Aksi halde tarih bizi karanlığın saflarında anacaktır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)