30 Eylül 2012 Pazar

ZÜLKARNEYN - 1

Zülkarneyn, Kuran'da kehf suresinde geçen bir kişinin adıdır ki anlamı çift boynuzlu/zamanlı demektir. Çift boynuz başlı başına bir konu teşkil edecek bir meseledir. Uzayın yapısından, antik çağlara kadar uzanır. Bu ismin Zülkarneynde kullanılmış olması ayrıca dikkat edilmesi gereken bir hususdur.

Zülkarneyn hadisesi geçmişi ve geleceği anlamak için önemli bir konudur. Yaptığı yolculuklar insanlığın tarihini değiştirmiştir. Ve Zülkarneyn'nin geleceğe bıraktığı mesaj torunlarımızın göreceği büyük bir olaydır.

Önce Kurandaki Zülkarneyn ayetlerine bakmakta fayda var.
Hepsini yazmıyoruz. Kehf suresi 83'den itibaren bakılabilir :

83. (Ey Muhammed!) Bir de sana Zülkarneyn hakkında soru soruyorlar. De ki: "Size ondan bir anı okuyacağım."
84. Biz onu yeryüzünde kudret sahibi kıldık ve kendisine her konuda (amacına ulaşabileceği) bir yol verdik.
85. O da (Batı'ya gitmek istedi ve) bir yol tuttu.
86. Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar (gibi) buldu. Orada (kâfir) bir kavim gördü. "Ey Zülkarneyn! Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın" dedik.
......
92. Sonra yine bir yol tuttu.
93. İki dağ arasına ulaşınca, bunların önünde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu.
94. Dediler ki: "Ey Zülkarneyn! Ye'cüc ve Me'cüc (adlı kavimler) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktadırlar. Onlarla bizim aramıza bir engel yapman karşılığında sana bir vergi verelim mi?"
95. Zülkarneyn, "Rabbimin bana verdiği (imkan ve kudret, sizin vereceğiniz vergiden) daha hayırlıdır. Şimdi siz bana gücünüzle yardım edin de, sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım" dedi.
96. "Bana (yeterince) demir madeni getirin" dedi. İki yamacın arasındaki boşluğu (dağlarla) bir hizaya getirince "körükleyin!" dedi. Demiri eritip kor (gibi) yapınca da, "Bana erimiş bakır getirin, bunun üzerine boşaltayım" dedi.
97. Artık onu ne aşabildiler, ne de delebildiler.
98. Zülkarneyn, "Bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin vaadi (kıyametin kopma vakti) gelince onu yerle bir eder. Rabbimin vaadi gerçektir" dedi.
99. O gün biz onları bırakırız, dalga dalga birbirlerine karışırlar. Sonra sûra üfürülür de onları toptan bir araya getiririz.
100, 101. O gün cehennemi; gözleri Zikr'ime (Kur'an'a) karşı perdeli olan ve onu dinleme zahmetine dahi katlanamayan kafirlerin karşısına (bütün dehşetiyle) dikeriz!
......

Zülkarneyn islamdan önce de bilinen bir konudur (sana onu sorarlar diye başlıyor). Demek ki dünyada izleri var. Peki o zamanlar bilinip de unutulup giden bu Zülkarneyn kimdir ?

Bununla ilgili peygamber sonrası pek çok yorum çıkmıştır. Tabi ki her yorum insanların kendi kültür ve anlayış düzeyleri ile ilgili olmuş. Örneğin Zülkarneyn büyük iskender'dir diyenler olmuş; onun dünya üzerinde gittiği büyük alanlara bakarak. Neticede ayetler de Zülkarneynin yukarıda yazmasak da bayağı bir yolculuk yaptığını anlatıyor.

Bu klasik yorumlar arasında en ilginci, Yecüc Mecüc denilen yaratıkların Türkler olduğunu söyleyenlerin olmuştur. Tarih kitaplarımız yazmaz ama Türklerin müslümanlığa geçişi Araplar tarafından yapılan büyük katliamlarla olmuştur. Araplar Türkleri hiç sevmemiş, hakkımızda bu şekilde yorumlar bile yapılmıştır.

Yecüc Mecüc büyük kıyamet alametlerinden biridir. Ortaya çıktıklarında kıyamet kopmaya yakın demektir. Ayetler yecüc mecücün geçmişte bir yerde yaşadığını ama Zülkarneyn'in onların insanlarla irtibatını geçici bir süre kestiğini anlatıyor.

Yecüc-Mecüc, insan dışında canlılar mı?

Sayıları öyle çoktur ki denizdeki kum gibidirler ve dalga dalga her yerden geleceklerdir.

Evet, Kuran gelecekte bunların olacağını söylüyor. Ve bu canlılar ile insanları ayıran bir Zülkarneynden bahsediyor.

O halde kimdir bu Zülkarneyn, nereye, ne zaman ve nasıl yolculuk yapmıştır. İnsanlarla yecüc-mecüc arasına nasıl bir engel koymuştur ve bu engel nasıl ortadan kalkacaktır.

Sonraki yazılarımızda bu konuda ilginç bulguları olan bir yazardan ve ondan daha da ilginç olan Bay X'in yorumlarından bahsedip, dünyadaki Zülkarneyn'in izlerini bu yorumlar ışığında inceleyeceğiz.

21 Eylül 2012 Cuma

ÖNERİYORUM : 5 + 1

Hayır, hayır bu bir eğitim sistemi önerisi değil; çalışma hayatı önerisi.

Mevcut iş hayatı sistemimizden memnun olan yoktur herhalde. Herkes tatil için çalışıyor. Hafta sonlarını iple çekenler mi dersin, sonbaharda yazın çıkacağı tatilin hayalini kuranlar mı dersin. Bunun pek çok nedeni var ama konumuz bu değil.

Önerdiğim sistem yapılabilirliği kolay bir şey değil. Ancak devlet eliyle yapılırsa anlamlı olur ama bu, bireysel olarak yapılamayacağı anlamına gelmez.

5+1'den kastım, 5 sene çalışma ve 1 sene tatil yapmaktan ibaret. Bu sistemde emeklilik yok. Emekliliğe gerek de yok. İnsanlar emekli olmak ister çünkü hem sevmedikleri işlerde çalışırlar hem de kendilerine ve ailelerine/arkadaşlarına zaman ayıramazlar. Dinlenmek isterler. Bir ömür doğru düzgün dinlenemeden çalıştıkları için rahatlamak isterler ama her emekliliğin sonu pişmanlıktır. Pişmanlıktır çünkü para kazanayım derken gençlik de orta yaşlılık da hayallerle beraber gider ve bir bakarsınız ki yaşlanmışsınız.

5+1 sisteminde emekliliğe gerek yok çünkü insan yıpranmaz. İsteyen çalışmayı istediği yaşta bırakabilir ama 1 sene boş olmak, hayalleri gerçekleştirmek, 5 senenin bütün yorgunluğunu atar. Bütçeniz ölçüsünde dünyayı veya ülkenizi gezebilir, müzik enstrümanlarını öğrenebilir, dans-spor-fotoğrafçılık vb kurslarına yazılabilir, çocuğunuzla doya doya zaman geçirebilirsiniz. Bu sistemde hafta sonu tatili ve yıllık izinler devam edecek ama her 5 seneden sonra kendinize zaman ayırıp ne istiyorsanız onu yapabileceksiniz.

Peki, hangi parayla olacak bu ?

Eğer bu devlet sistemi olacaksa, ki doğrusu da budur, her 5 senede bir kıdem tazminatınız verilecek. Yani züğürt çıkmayacaksınız tatilinize.
Yok devlet sistemi olmayacaksa, iş size kalmış demektir. Yaşamak mı gelecek kaygısı mı karar vermeniz lazım. Buna göre 5 sene boyunca para biriktirmeye ve ayrılırken de kıdem tazminatınızı alabilmek için iyi ilişkiler kurmaya dikkat edeceksiniz. Bireysel bazda bunu yaparsanız belki bir eviniz olmayacak, belki çocuklarınızı özel okullarda okutamayacaksınız ama yaşayacaksınız. Sevdiklerinizle beraber yaşayacak, hayallerinizi ertelemeyeceksiniz. Bir ömür yaz gelse de tatile çıksam veya emeklilik gelse de pılımı pırtımı toplayıp güneye yerleşsem demeyeceksiniz. Çünkü bunları 5 senede bir yapabileceksiniz.

İşin bam teli, dediğimiz gibi yaşamak mı gelecek kaygısı mı sorusuna verilecek cevapta saklı.
Bilindiği gibi birisi işten ayrılırken etraftaki herkes "aman önce bir iş bul, sonra ayrıl" der. Bu insanların hepsi size aynı zamanda aman krediyle falan ev al da der. Aman hemen evlen, ileriki yaşlarda çocuk sahibi olursan çok zorlanırsın da der. Der de derler. Çünkü bu insanlar gelecek korkusu ile yaşar.

Tam haksız olmasalar da sadece bu korkuyla da yaşanmaz.