26 Aralık 2013 Perşembe

İSMET İNÖNÜ DÖNEMİ - 1

1938'den 1950'ye kadar süren İsmet İnönü'nün cumhurbaşkanlığındaki Türkiye siyaseti, hem dindarlarca hem de bazı Atatürkçülerce eleştirilir. Dindarların bir kısmının eleştirme nedeni, Atatürk'e doğrudan laf atamamaları, önce İnönü'den başlayıp, alıştıra alıştıra Atatürk dönemine gelmek istemeleri. Bunlara karşı çıkan Atatürkçüler ise yine Kemalist reflekslerce (Atatürkçü mü Kemalist mi yazımıza bakılabilir), olmaz öyle şey deyip İnönü dönemini pir-ü pak ilan ederler.

Sırf dindarlar eleştirmesin diye gerçekleri görmezden gelecek değiliz.

Atatürk devrimlerinden, ilkelerinden uzaklaşma, 1950 yılında Demokrat parti dönemi ile başlamaz. İnönü dönemi ile başlar. Biz burada bu büyük dönüşümün en önemli adımından bahsedeceğiz.

Bugün Türkiye, Erdoğan hükümetinin elinde kıvranıyorsa, nedeni İnönüdür.
80 ihtilali ile devlet, dindar nesil yetiştirdi ve devlet kademelerine yerleştirdiyse, nedeni İnönüdür.
Bugün Türkiye, darbelerden geçmişse, nedeni İnönüdür.

İnönüdür, çünkü, bütün bu işleri planlayan Amerika'yı bu topraklara sokan kişi İnönü'dür.

Emperyalizme direnebilmek için Sovyetler ile dost olmayı zaruri sayan Atatürk dönemi Türkiyesinden, ikinci dünya savaşı sırasında ve sonrasında, Sovyetler ile papaz olan İsmet İnönü Türkiyesine geçilmiştir çünkü.

Buna bir de Sovyetlerin ikinci dünya savaşından süper güç olarak çıkması eklenince, tırım tırım tırsan İnönü, çareyi, batıya entegre olmakta, daha doğrusu sömürge olmakta arar. Yedi düvele karşı verdiği kurtuluş savaşı destanı ile kurulan Türkiye, çok geçmeden Sovyet korkusu ile yaşamaya başlar.

Ve Türkiye belki de tarihte görülmemiş bir şey yapar.

Amerikanın ve Avrupa'nın kapısını çalıp, bizi sömürmeleri için adeta yalvarır. Her oluşumlarına bizi almalarını ister. Ülkenin kapıları, kendilerine ardına kadar açıktır. Yeter ki Türkiyeye "üs" kurup, bu toprakların Amerika'nın himayesinde olduğunu Sovyetlere ima etsinler.

Türkiye, yeni kurulan Dünya Bankasından ve diğer Amerikan kaynaklarından, hiç ihtiyacı olmadığı halde borç almaya çalışır. Maksat onlarla bir şekilde işbirliği içerisine girmektir. Türk yetkililer Amerikada, borçlanmak için kapı kapı dolaşır. Ekonomiyi onların ellerine teslim etmeye hazır bir Türkiye vardır artık.

Türkiye, Amerika'nın yakasına yapışmıştır. Türkiye ile o zamanlar pek ilgilenmeyen Amerika'ya, Türkiyenin ne kadar stratejik öneme sahip olduğu anlatılır. Amerika bu ülkeyi sahipsiz bırakmamalıdır. Adeta zorla Amerikayı Türkiyeye sokar. Böylece Truman doktrini ve Marshall planlarının uygulamaya konulması ile Türkiye amacına da ulaşır.

Ve böylece utanç verici, onur kırıcı ikili anlaşmalar imzalanmaya başlanır Türkiye ile Amerika arasında. Artık Amerika, ekonomiden, siyasete, eğitimden askeriyeye kadar her konuda söz söylemeye yetkili kılınır. Memleketi Amerikalı danışmanlar doldurmaya başlar.

1950 yılından sonra iktidara gelen Demokrat parti, aslında bu politikaların devamını sağlamıştır sadece.

Tarihi bilmeden, sadece ideolojik sloganlarla yorum yapmak sevdiğimiz bir huydur. Dinciler de o dönemi eleştirirken bu konuları hiç açmazlar. Neticede ekmek yedikleri tekneyi hedef yapmak istemezler. İnönü dönemini savunan Atatürkçüler ise zaten bunları bilmez.

Peki İnönü, Emre Kongar gibi bazı bilim adamlarının söylediği gibi demokrasi kahramanı değil miydi ? İktidarını kendi isteği ile bırakmamış mıdır ?

Bunlardan da diğer yazımızda bahsedeceğiz.




1 Aralık 2013 Pazar

ZÜLKARNEYN - 3 : DROPA DİSKLER

Dropa diskler, saklı tutulmaya çalışılan, gizlenen ve üzerinde konuşulmayan en ilginç arkeolojik bulgulardan biridir.

Bu diskler Çin ve Tibet arasındaki dağlık bir bölgede 1938 yılında rastlantı eseri bulundu.

Taştan yapılmış bu disklerin, ortaları delik, üzerlerinde de nerdeyse mikroskobik boyutta, bilinmeyen bir dille yazılmış yazılar vardı; ki bu yazılar ancak 1962 yılında çözülebildi.


Bu taşlar 12 bin yıllıktı. Bilinen en eski yazıların Sümerlere ait olduğu sanılır ama onların yaşı da ancak MÖ 3000'lere kadar gider.

Disklerin üzerindeki yazılar, Dropa adlı uzaydan gelen canlıları anlatıyordu. Bu yazılara bakılırsa, uzay gemileri ile gelen bu canlılar kaza yapmıştı ve gemileri hasara uğramıştı. İçindekiler de mağaralara saklanmıştı. Yakınlardaki mağaralarda yaşayan Ham kabilesi, onların barışçıl niyetlerine rağmen, belki de korkudan, bazılarını öldürmüştü. Gemileri tamir edilemeyecek düzeyde olduğundan kendi ülkelerine gitme imkanları da artık yoktu. Dünyaya hapsolmuşlardı.

Evet dropa diskler bu şekilde uzaydan ışık saçan gemilerle gelen ve kaza yaptıkları için dünyaya hapsolan canlılardan bahsediyordu. 12bin yıl önce yapılmış taştan disklere yazılmıştı bu olaylar. O taştan diskler ise, kobalt ve benzeri sert mineraller içeriyordu. O zamanda böylesi sert taşlara miniminnacık yazıların nasıl yazıldığı da ayrı bir muamma.

Bununla da kalınmadı. Rus bilim adamı Zaitsev, taşlarda bir salınım ritmi yakaladı. Sanki bir zamanlar bu taşlar elektrik yükü ile yüklüymüş gibi. Bunun ne olduğu, neye yaradığı anlaşılamadı ama neyse ki biz, başka bir kaynak sayesinde, hem de Zaitsev'in bulgusundan önce yazılmış bir kitap sayesinde, cevapları biliyoruz.

Dropa diskler özellikle insanlıktan saklanıyor. Birileri nedense gerçekleri kaldıramayacağımızı sanıyor. Bu nedenle, bulunan dropa diskler bile sonradan ortadan kaldırılmıştır. Bay X olmasaydı doğrusu benim de haberim olmayacaktı bu taşlardan. Çünkü netten arayınca siz de göreceksiniz ki çok çok az kaynak var bu konuda ve netteki yazıların hemen hepsi aynı çevirilerden alınma.

Peki Zülkarneyn ile dropa disklerin ilişki ne ?

Bu bağlantıyı bize Bay X anlatacak. Ama bu anlatı oldukça fantastik gelecek. Zira kendisi de bu yorum için belge veya kanıt sorulursa hiçbir şey sunamayacağını, isteyenin inanıp isteyenin inanmayacağını söylemekle yetiniyor.

Ayrıca Bay X'den farklı bir kaynağa başvurarak, dropa adını kullanmadan bu disklerle ilgili gizli bilgileri anlatan bir kitaptan alıntılar yapacağız. Ve bu sayede disklerdeki elektrik ve manyetik alanın ne işe yaradığını ve dropa disklerin neden ve kimlerce saklandığını, kaynağından öğreneceğiz.