Daha onceki yazilarimizda bahsettigimiz gibi, yapay zekali olarak tanrilara hizmet etmesi icin yaratilan insanoglu, zamanla evrimlesecek, gelismeye ve ilerlemeye baslayacakti.
Yapay zeka demek, kendi kendine gelismek, muhakeme edip sonuclar cikarmak demektir. Insan da bunu yapmaya baslamisti. Ilk ogrenme bicimi taklitti. Yeni dogan cocuk nasil anne babasini gozlemleyip, onlar ne yaparsa aynisini yapiyorsa, insan da onu yapiyor, tanrilarini taklit ediyordu. Zamanla gelistikce, dusunme ve zeka melekeleri de devreye girmis, ogrendiklerini akliyla kullanmaya ve ilerletmeye baslamisti. Tabi butun bunlar uzun zaman gerektirecekti.
Babil kulesi, ismi gecmeden dolayli olarak Kuran'da ve ismen de Tevratta da gecer. Hem kutsal kitaplarda yazilanlar hem de diger yazitlara baktigimizda Babil kulesi, insanlarin tanrilarin mekanina ulasmak icin kurduklari bir nevi gokdelendi. Kurana gore ise Firavun bir kule yapip goklere cikarak Musa'nin tanrisinin orda olmadigini gormek (aslinda orda olmadigini gostermek) istemistir. Tum anlatilarda sonuc da aynidir. Tanri bu ise cok kizar. Sumer yazitlarinda da benzer sekilde anlatilir.
Babil kulesi hikayelerinin etkisi bugun bile hala gecerlidir. Bugun Islam aleminde gokdelenler gibi yuksek binalarin yapilmasi, kucuk kiyamet alemeti sayilir. Bu yapilar gokyuzune ciktiklari icin Babil kulesini hatirlatir ve tanriyi kizdiracagi dusunulur.
Peki bir kulenin yapilmasi her dindeki veya efsanedeki tanrilari neden kizdirir ?
Ne olmus yani insan kule yapmissa ? Bugun dunyanin heryerinde bu sekilde kuleler var. Hatta daha otesi uzaya bile acildi insanoglu.
Cevaplar yine Sumer yazitlarini Sitchin'in yorumlamasinda gizli.
Babil kulesi diye anlatilan yapi aslinda bir bina degildi. Bi uzay gemisi, roket idi !
Tanrilar icin hicbir anlami olmayan bir binanin, tanrilari bu kadar kizdirmasi dusunulemez zaten.
Tum Babil hikayelerinde kulenin amaci goklere cikmak, tanrilarin katina ulasmak olarak anlatilir. Bu noktada yapay zeka uzerine daha onceki yazilarimizi hatirlayalim :
Yapay zeka yapiyorsaniz, kendinizi ondan korumanin yollarini da dusunmeniz lazim cunku yaptiginiz seyin sizi ele gecirme gucu vardir.
Babil kulesinin yapilmasi, insanlarin dunyada cogaldigi ve tanrilari daha az gormeye basladigi donemlere denk gelmis olmalidir. Yapay zekali insanlar, artik yaratilis amacinin disina da cikmis ve kendi kendilerine de yasamaya baslamislardir. Yukarida da belirttigimiz gibi boyle bir yapay zekanin ilk yapacagi is, tanrilarinin davranislarini kopyalamakti (Bugun yapmaya calistigimiz yapay zeka da zaten insan davranislarinin kopyalanmasi uzerine kurulu).
O tanrilarin en onemli iki ozelligi vardi. Birincisi, cok guclulerdi. Istediklerini yapabiliyorlardi. Ikincisi de goklere hakimdiler. Ucabiliyorlardi (bir takim ekipmanlar veya uzay gemileri ile). Insanoglu henuz onlarin guclerinin kaynagini cozememisti ama neyle nasil uctuklarini gormuslerdi.
Yapmaya calistiklari sey, onlarin ekipmanlarini kopyalayarak goklere cikmak ve tanrilar gibi yasamakti.
Sumer metinlerinde bas tanrinin, Babil kulesini (roketini) gordugunde cok sinirlendigi, nerdeyse butun insanligi yokedecegi anlatilir. Diger tanrilarin, ozellikle insanin yaratilisini bizzat yonetmis olan ve bas tanri ile arasi pek iyi olmayan Enki'in araya girmesi ise sakinlestirilir (Babil kulesinin teknolojik bigisinin arkasinda, muhtemeldir ki, insanligi kendi cocugu olarak goren ve onlarin kendi medeniyetini yaratmasini isteyen bu tanri, Enki de vardir).
Boyle bir girisime ceza olarak, insanlarin dilleri degistirilir. Babil kulesine kadar tek dil konusan insanlik, bundan boyle farkli diller konusmaya baslar ve birbirlerini anlamadiklari icin, Babil kulesinin yapimi durur (insanin program kodlarini degistirmenin tanrilar icin zor olmadigi goruluyor. Biz de yapay zeka yapsak muhtemelen uzaktan hepsini kontrol etmenin bir yolunu da yapacagiz ve istemedigimiz durumlar yasandiginda bu yazilimlari kullanarak onlari kontrol edecegiz).
Babil kulesi, insanligin tanrilara bir nevi ilk baskaldirisidir. Artik sizlere ihtiyacimiz yok demenin baska bir yoludur. Hatta bu deneme basarili olsaydi ve insanlik bu hizda gelismeye devam etseydi, tanrilara kafa tutmaya, onlarin guclerini de sinamaya calisacaklar, onlarla savasacaklardi.
Neyse ki, tanrilar kendi sorunlari nedeniyle gezegenimizi terketmis ve bizi kaderimizle bas basa birakmislardir.
24 Eylül 2017 Pazar
4 Eylül 2017 Pazartesi
KURBAN KESME ADETI
Yapay zeka ile ilgili ilk yazılarımızda insanın yaratılış nedenlerini, nasıl ve neden bu biçimde yaratıldığını, yaşam amacını incelemiştik. Insan ile yapay zekanin birbirine benzerligini gostermis ve insanin aslinda yapay zekali bir robot olarak tasarlandigini ileri surmustuk.
Bundan sonraki yazılarımızda bu konuyla bağlantılı olan ve günümüzde de hala geçirliliği olan bazı davranışları ve inançları inceleyeceğiz.
Kurban bayramı olması nedeniyle bu yazıda kurbanı ele alacağız.
Kurban ritüeli uzun tarihler boyunca var olan bir gelenek ve ibadet. Nerdeyse dunyanin heryerinde de gormek mumkun. Bu kadar derin izleri olan bir gelenegin kökeni nedir ? Binlerce yıllık bu gelenek nerden gelmektedir ? Neden kurban kesiyoruz ?
Önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi insanın yaratılış amacı tanrılara hizmet etmektir, ibadet etmek değil. Bu hizmet, tanrilarin ihtiyac duydugu madenleri cikartmak, tasimak vb isler oldugu gibi tanrıların, doğal olarak, uğraşmaması gereken gündelik işleri de iceriyordu. Bu islerin icinde topraktan, agaclardan meyve ve sebzelerin toplanmasi, hayvan beslemek ve kesmek ve butun bunlardan yemek hazirlayip tanrilarin sofrasini kurmak da vardi. Ama butun bunlari insanlar zorla yapmiyordu. Bu, insanlık için bir onur ve mutluluk kaynağı idi. Kendi varligini borclu oldugu ve kendisinden kat kat ustun bir yaraticiya hizmet etmek her insanin isteyecegi bir seydi. Ustelik tanrilarin uzaginda çalışanlara göre tanrıların yanında çalışanların daha bir üstünlükleri vardı. Onlar her gun bilmedikleri bir sey goruyor ve ogreniyordu. En basidinden yemek hazirlamayi bile tanrilarindan ogreniyordu insanlar (Zaten sonradan oluşacak olan ruhban sınıfı (rahipler, bilginler, din adamları vb) bunlardan, yani tanrılara yakın olanlardan çıkacaktı).
Tanrılar tabi ki insanlardan ayrı yemek yerdi. Tüm hayvanların, meyvelerin, ickilerin en iyileri onlara giderdi. Hayvan kesip tanrılara sunma ve onların beğenilerini alma işi ilk bu şekilde çıkmıştı. Tanrilara surekli bir seyler sunulmaliydi cunku tanrilar acikiyordu (onceki yapay zeka yazilarinda bu durumdan, insan ve tanri benzerliginden bahsetmistik). Tanrilara yemek ve icki sunmak onlari mutlu ediyordu. Mutlu olan tanrilar da insanlara daha iyi davraniyor, onlarin kaderlerini iyi yonde degistiriyordu. Ama ofkelendiklerinde onlardan kacacak yer yoktu. Tanrilar ofkelenince insanlara felaket, aclik, hastalik, toplu kiyim gonderebiliyordu (Tipki bilgisayarinizda bir sey yapmak isteyip de bilgisayar yavasladiginda veya dondugunda, sinirlenip onu kirmak istememiz gibi). Bu nedenle onlari ofkelendirmemek gerekiyordu.
Sadece tanrilari kizdirmamak, onlari mutlu etmek degildi mesele. Tanrılardan isteği olanlar, onların huzuruna ellerini kollarını sallayarak çıkamazdı haliyle. Orasi cok yuksek bir makamdi. Tanrı huzuruna çıkmaya hak kazananlar (oncelikle, ruhban sinifindan gecmeleri gerekiyordu) yanlarında adakla gelmeleri, tanrılara yiyecek ve içecek getirmeleri, onları mutlu edip isteklerini yapmaları için gönüllerini hoş tutmaları gerekiyordu.
İşte kurbanın kökeni bu idi. Kendileri gibi dünyada yaşayan tanrılardan isteği olanlar adak adar, kurban keserdi. Veya tanrilarin ofkelerini dindirmek icin (bu ofkenin nedeni insanlar olmasa bile, etkilendiklerinden korkuyor ve birseyler yapma ihtiyaci duyuyorlardi). Tanrilarin dikkatlerini cekmelerini gerekiyordu. Iyi bir kul olduklarini gosterip onlari mutlu ederlerse dualarina karsilik alabilirlerdi. Aksi halde tanrilar, bu yapay zekali robotlarin fislerini cekebilirdi.
Daha önceden de bahsettiğimiz gibi tanrılar dünyayı terketmeye başladıklarında bu gelenek devam etti çünkü insanlar tanrılarının kendilerini izlediğini düşünüyorlardı. Is tapınaklara, tanrıların ayak bastığı kutsal mekanlara taşındı.İnsanlar artık tanrıların gıyabında adak adayıp dilekte bulunuyordu. Ruhban sınıfının, din adamlarının da en önemli görevi de bu idi. Onlar tanrılarla kullar arasında aracı idi. Onlar tanrıların yanında çalışanlar veya o çalışanlardan bilgileri birbirlerine aktararak alanlardı. Onlar, insanlara yol yordam gosteriyordu. Ruhban sinifi tanrilarla beraber oldugu icin, onlarin neyden sinirlendigini, neyden hoslandigini biliyordu. Dinin/inancin nasil olmasi gerektigini anlatiyorlardi. Kurbanin da nasil kesilmesi gerektigini insanlara onlar anlatiyordu.
Peki ama neden dünyanın farklı yerlerinde ve zamanlarında farklı kurban gelenekleri oluştu ?
Bunun da cevabını yazıtlardan bulabiliyoruz. Ortada pek çok tanrı vardı ve her buyuk tanrının da bir şehri vardı. Bütün tanrılar aynı şeyleri yemiyordu veya hoşlanmıyordu. Tıpkı insanlar gibi. Hangi tanrıya nelerin sunulacağının örneklerini yazıtlardan görebiliyoruz. Bu farklılıklar kurban geleneğinde de farklılıklar yarattı. Kurban illa bir hayvan olmak zorunda da değildi. Süs eşyası, bitki, meyve, icki (ozellikle sarap) vb de bu kapsama dahildi çünkü amaç tanrıyı memnun etmekti.Dua edilen tanrı neyden hoşlanıyorsa, o sunuluyordu.
Ayrıca zamanla, tanrılar dünyadan çekildikten sonra, iş ruhban sınıfına kaldı. İnançlara yeni yeni şeyler eklendi. Tıpkı İslamda Kuran harici oluşturulan ve bir sürü ayrıntı içeren hadisler veya tarikat görüşleri gibi. Bu durum da inanclarda ve uygulamalarda farkliliklar yaratti.
Peki insan kurban etme adeti nerden cikti ?
Insan kurban etme isi bize gore tanrilarin dunyayi terketmeye basladigi donemde ortaya cikmis olmalidir. Is, yukarida bahsettigimiz ruhban sinifina, onlarin yorumlarina kalmisti artik. Felaketler (deprem, sel, tufan vb), hastaliklar, kurakliklar vb doga olaylarinin elinden kurtulmaya calisan insanlar, tanrilara kurbanlarla dualar etmis ama cevap alamayinca kendi kendilerine baska cozum aramislardir. Isledikleri gunahtan dolayi tanrilarin kendilerini affetmediklerini dusunmus, daha sert tedbirler alma ihiyaci duymus, tanrilarin ofkesini ancak cok buyuk fedakarliklarla, insan kurban ederek gidereceklerini dusunmeye baslamis olmalidirlar.
Bundan ayri olarak, bereket elde etmek icin de topraktan ilk elde edilen urun, yeni dogan hayvanlarin ilki kurban olarak tanrilara sunuluyordu. Buyuk sonuclar almak veya buyuk felaketlere ugramamak icin sunulan kurbanin/fedakarligin da buyuk olmasi gerekiyordu. Ibrahim orneginde de goruldugu gibi insan kurban etme adeti basladiginda, nesil bereketi icin (erkek cocuk) ilk dogan cocugun da tanriya sunulmasi gelenegi baslamisti. Neyse ki Ibrahim ile bu gelenek sonlanmistir.
Ibrahim sayesinde inanc sistemi komple degismistir. Bunu yapay zekadan ayri olarak, Islam basligi altinda ayrica inceleyecegiz.
Bundan sonraki yazılarımızda bu konuyla bağlantılı olan ve günümüzde de hala geçirliliği olan bazı davranışları ve inançları inceleyeceğiz.
Kurban bayramı olması nedeniyle bu yazıda kurbanı ele alacağız.
Kurban ritüeli uzun tarihler boyunca var olan bir gelenek ve ibadet. Nerdeyse dunyanin heryerinde de gormek mumkun. Bu kadar derin izleri olan bir gelenegin kökeni nedir ? Binlerce yıllık bu gelenek nerden gelmektedir ? Neden kurban kesiyoruz ?
Önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi insanın yaratılış amacı tanrılara hizmet etmektir, ibadet etmek değil. Bu hizmet, tanrilarin ihtiyac duydugu madenleri cikartmak, tasimak vb isler oldugu gibi tanrıların, doğal olarak, uğraşmaması gereken gündelik işleri de iceriyordu. Bu islerin icinde topraktan, agaclardan meyve ve sebzelerin toplanmasi, hayvan beslemek ve kesmek ve butun bunlardan yemek hazirlayip tanrilarin sofrasini kurmak da vardi. Ama butun bunlari insanlar zorla yapmiyordu. Bu, insanlık için bir onur ve mutluluk kaynağı idi. Kendi varligini borclu oldugu ve kendisinden kat kat ustun bir yaraticiya hizmet etmek her insanin isteyecegi bir seydi. Ustelik tanrilarin uzaginda çalışanlara göre tanrıların yanında çalışanların daha bir üstünlükleri vardı. Onlar her gun bilmedikleri bir sey goruyor ve ogreniyordu. En basidinden yemek hazirlamayi bile tanrilarindan ogreniyordu insanlar (Zaten sonradan oluşacak olan ruhban sınıfı (rahipler, bilginler, din adamları vb) bunlardan, yani tanrılara yakın olanlardan çıkacaktı).
Tanrılar tabi ki insanlardan ayrı yemek yerdi. Tüm hayvanların, meyvelerin, ickilerin en iyileri onlara giderdi. Hayvan kesip tanrılara sunma ve onların beğenilerini alma işi ilk bu şekilde çıkmıştı. Tanrilara surekli bir seyler sunulmaliydi cunku tanrilar acikiyordu (onceki yapay zeka yazilarinda bu durumdan, insan ve tanri benzerliginden bahsetmistik). Tanrilara yemek ve icki sunmak onlari mutlu ediyordu. Mutlu olan tanrilar da insanlara daha iyi davraniyor, onlarin kaderlerini iyi yonde degistiriyordu. Ama ofkelendiklerinde onlardan kacacak yer yoktu. Tanrilar ofkelenince insanlara felaket, aclik, hastalik, toplu kiyim gonderebiliyordu (Tipki bilgisayarinizda bir sey yapmak isteyip de bilgisayar yavasladiginda veya dondugunda, sinirlenip onu kirmak istememiz gibi). Bu nedenle onlari ofkelendirmemek gerekiyordu.
Sadece tanrilari kizdirmamak, onlari mutlu etmek degildi mesele. Tanrılardan isteği olanlar, onların huzuruna ellerini kollarını sallayarak çıkamazdı haliyle. Orasi cok yuksek bir makamdi. Tanrı huzuruna çıkmaya hak kazananlar (oncelikle, ruhban sinifindan gecmeleri gerekiyordu) yanlarında adakla gelmeleri, tanrılara yiyecek ve içecek getirmeleri, onları mutlu edip isteklerini yapmaları için gönüllerini hoş tutmaları gerekiyordu.
İşte kurbanın kökeni bu idi. Kendileri gibi dünyada yaşayan tanrılardan isteği olanlar adak adar, kurban keserdi. Veya tanrilarin ofkelerini dindirmek icin (bu ofkenin nedeni insanlar olmasa bile, etkilendiklerinden korkuyor ve birseyler yapma ihtiyaci duyuyorlardi). Tanrilarin dikkatlerini cekmelerini gerekiyordu. Iyi bir kul olduklarini gosterip onlari mutlu ederlerse dualarina karsilik alabilirlerdi. Aksi halde tanrilar, bu yapay zekali robotlarin fislerini cekebilirdi.
Daha önceden de bahsettiğimiz gibi tanrılar dünyayı terketmeye başladıklarında bu gelenek devam etti çünkü insanlar tanrılarının kendilerini izlediğini düşünüyorlardı. Is tapınaklara, tanrıların ayak bastığı kutsal mekanlara taşındı.İnsanlar artık tanrıların gıyabında adak adayıp dilekte bulunuyordu. Ruhban sınıfının, din adamlarının da en önemli görevi de bu idi. Onlar tanrılarla kullar arasında aracı idi. Onlar tanrıların yanında çalışanlar veya o çalışanlardan bilgileri birbirlerine aktararak alanlardı. Onlar, insanlara yol yordam gosteriyordu. Ruhban sinifi tanrilarla beraber oldugu icin, onlarin neyden sinirlendigini, neyden hoslandigini biliyordu. Dinin/inancin nasil olmasi gerektigini anlatiyorlardi. Kurbanin da nasil kesilmesi gerektigini insanlara onlar anlatiyordu.
Peki ama neden dünyanın farklı yerlerinde ve zamanlarında farklı kurban gelenekleri oluştu ?
Bunun da cevabını yazıtlardan bulabiliyoruz. Ortada pek çok tanrı vardı ve her buyuk tanrının da bir şehri vardı. Bütün tanrılar aynı şeyleri yemiyordu veya hoşlanmıyordu. Tıpkı insanlar gibi. Hangi tanrıya nelerin sunulacağının örneklerini yazıtlardan görebiliyoruz. Bu farklılıklar kurban geleneğinde de farklılıklar yarattı. Kurban illa bir hayvan olmak zorunda da değildi. Süs eşyası, bitki, meyve, icki (ozellikle sarap) vb de bu kapsama dahildi çünkü amaç tanrıyı memnun etmekti.Dua edilen tanrı neyden hoşlanıyorsa, o sunuluyordu.
Ayrıca zamanla, tanrılar dünyadan çekildikten sonra, iş ruhban sınıfına kaldı. İnançlara yeni yeni şeyler eklendi. Tıpkı İslamda Kuran harici oluşturulan ve bir sürü ayrıntı içeren hadisler veya tarikat görüşleri gibi. Bu durum da inanclarda ve uygulamalarda farkliliklar yaratti.
Peki insan kurban etme adeti nerden cikti ?
Insan kurban etme isi bize gore tanrilarin dunyayi terketmeye basladigi donemde ortaya cikmis olmalidir. Is, yukarida bahsettigimiz ruhban sinifina, onlarin yorumlarina kalmisti artik. Felaketler (deprem, sel, tufan vb), hastaliklar, kurakliklar vb doga olaylarinin elinden kurtulmaya calisan insanlar, tanrilara kurbanlarla dualar etmis ama cevap alamayinca kendi kendilerine baska cozum aramislardir. Isledikleri gunahtan dolayi tanrilarin kendilerini affetmediklerini dusunmus, daha sert tedbirler alma ihiyaci duymus, tanrilarin ofkesini ancak cok buyuk fedakarliklarla, insan kurban ederek gidereceklerini dusunmeye baslamis olmalidirlar.
Bundan ayri olarak, bereket elde etmek icin de topraktan ilk elde edilen urun, yeni dogan hayvanlarin ilki kurban olarak tanrilara sunuluyordu. Buyuk sonuclar almak veya buyuk felaketlere ugramamak icin sunulan kurbanin/fedakarligin da buyuk olmasi gerekiyordu. Ibrahim orneginde de goruldugu gibi insan kurban etme adeti basladiginda, nesil bereketi icin (erkek cocuk) ilk dogan cocugun da tanriya sunulmasi gelenegi baslamisti. Neyse ki Ibrahim ile bu gelenek sonlanmistir.
Ibrahim sayesinde inanc sistemi komple degismistir. Bunu yapay zekadan ayri olarak, Islam basligi altinda ayrica inceleyecegiz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)