6 Haziran 2013 Perşembe

GEZİ DİRENENLERİ NE İSTEDİĞİNİ BİLİYOR MU ?

Gezi direnişinde artık medyada, ne istiyor bu insanlar soruları dolaşmaya başladı doğal olarak. Verilen cevaplar, hayatıma karışma etrafında birleşiyor.

Fakat rahatsızım bu cevaptan.

Talepler daha çok içki yasağı, kürtaj, Avm gibi vb gündelik hayata yönelik kontrollere karşı geliyor. Bunun da iki tehlikesi var. Birincisi, orada bulunan herkesi kapsayacak bir ortak payda değil bu. Ki zaten bu direnişten sadece ona destek verenleri içine alacak bir sonuç çıkarmak, ülkeyi tam da hükümetin istediği gibi iki kampa bölmeye yarar ve bundan fayda sağlayacak olan da özgürlükçüler olmaz. İkincisi, bu istekler yerine gelirse ülke yine eski üç maymun havasına geri dönebilir. Ben istediğimi aldım deyip bir daha çıkmamak üzere insanlar evlerine çekilebilir, başkasının derdi beni germedi diyerek, o eski etliye sütlüye karışmama ruh haline girebilirler. Ve bu bizi yarın, daha güçlü bir totaliter rejimle karşılaştırır.

O halde başka bir açıdan bakılması lazım olaya.

Zalimlerin tek korkusu, mazlumların birleşmesidir. Bu nedenle ideolojileri, ırkları, dini inançları dillerine dolarlar. Ne olursa olsun ama mazlumlar birleşmesin diyedir yapılan her şey.

Bu gerçek aslında hepimizin bildiği bir şeydir. Direnişte de zaten herkes, farklı inanç ve görüşlerdeki insanların bir araya gelişine vurgu yaptı. Peki, bu birleşmeyi olayların heyecanı azaldıktan sonra da yapabilecek miyiz?

Ciddi şüphelerim var.

Örneğin bugün sizinle direnen bir Kürt yarın Biji Kürdistan diye eylem yaparsa ne yapacaksınız ?
Şimdiye kadar yaptığınız gibi Akp’yi ve onun politikalarını eleştirip, bu insanları ayrılıkçı veya terörist diye niteleyerek yine görmezden mi geleceksiniz, yoksa her iki taraftan ölen insanların aslında hep mazlum ailelerin çocukları olduğunu görüp, onlarla konuşarak, dertlerinin ne olduğunu anlamaya mı çalışacaksınız ?

İkinci yöntemi hiç denemedik.

Denersek ne olur ?

Ya o sloganı atanın fanatik bir milliyetçi olduğunu görücez ya da onun, sizin bir haftadır yaşadığınız devlet terörünü yıllardır yaşadığını ve artık illallah deyip, buna seyirci olan bizlerle yaşamaktan bıktığını.

Eğer birincisi ise onun için yapacak bir şey yok zaten. Fanatik bir insanla anlaşamayız. Peki ya ikincisi ise ?

Onun yanında olacağımızı, yaşadığı haksızlıklara karşı beraber mücadele edeceğimizi söylesek ve bunu yapsak, fikrini değiştirmez mi dersiniz. Acaba Kürdistan istemesi, yaşadığı haksızlıkları bir türlü topluma anlatamayışı ve baskılar karşısında yalnız kalması olamaz mı ? Eğer yapılan haksızlıklarda ona destek olsak, acaba biji Kürdistan yerine yaşasın Türkiye demez mi ?

Bu yolu denemeden, yine ‘yok demezler, onların niyeti şu’ diyerek önyargılarımızla hareket edip ayrışacak mıyız yoksa bu oyunları bozacak mıyız.

Kürt sorunu sadece bir örnek. Ezilen, talepleri olan başka kesimler de var. Seslerini duyuramayan, yalnız olduklarını düşünen ve yalnızlaştıkça toplumdan kopan. Ki bugün bu kitlelerden biri olan dindar kesimin bir bölümü, zamanında itildiği yalnızlık nedeniyle Akp’nin kemikleşmiş oy tabanını oluşturmakta ve gezi olayları ile empati kurmamaktadır.

Çare nedir buna?

Çare, gezi direnişidir.

Ya bizi ayırmalarına izin verip, yoksullukta ve acıda birleşicez; ya da her türlü ayrımcılığa ve tahrik edici açıklamalara karşı Akp seçmenini de içine alarak refahta ve özgürlükte birleşicez.

Bu nedenle gezi direncinin talebi sadece Atatürkçülerin söylemi gibi duran “hayatımıza karışma” olamaz. Mücadelenin bunun için değil, haksızlığa uğradığını, hayatına müdahale edildiğini, kimsenin kendisini dinlemediğini düşünen herkes için yapıldığı ve yapılacağı vurgulanmalı ve geçmişteki hataların farkına varıldığı belirtilmelidir.

Tabi bu yazdıklarım bugün için biraz ütopiktir. Eylemcilerin ne şu anki bilinçleri ne de enerjileri buna hazır değil ama gelecek özgür ve güzel günler için bu tek yoldur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder