9 Ekim 2013 Çarşamba

TÜRBAN SORUNU

Son yılların bitmek tükenmek bilmeyen türban meselesinde de diğer sorunlarda olduğu gibi samimiyetsizlik ve kendine yontma durumları hemen göze çarpıyor. Sorunun asıl kaynağı, başörtüsünden türbana doğru olan değişimin, kendiliğinden olmayıp bilinçli olarak üretilmiş olmasında. Ama konumuz türbanın kaynağı değil. Özellikle 1980'den sonra ortaya çıkan bu sorunun temellerini incelemek yerine belli ilkeler üzerinde duracağız.

İlkeler olmadan tartışmanın yarattığı sorunların en güzel örneği türban ve kürt sorunudur. Türbanı savunanlar, bunun bir inanç özgürlüğü olduğunu söylüyorlar ama tartışma farklı inanç guruplarını içerecek şekilde değil, tek bir kelime üzerinden, türban üzerinden yapılıyor. Aynı şekilde kürt sorununda da farklı kimlikleri içerecek şekilde değil, sadece kürtlerin sorunları üzerinden tartışmalar yapılıyor, anayasa değiştiriliyor.

Bu düşünce yapısının çözüm getirmek gibi bir niyetinin olmadığı, türban olayı için bakarsak, türban üzerinden başka amaçların güdüldüğü rahatlıkla görülebilir.

Türban serbestisini demokrasi gereği olarak gösterenlerin samimiyetini anlamamızı sağlayacak çok güzel iki örnek var önümüzde.

Birincisi, madem bu kadar özgürlük sevdalısıyız, türban takan o kızların kendi istekleri ile mi yoksa aile ve çevre baskısı ile mi türban taktıklarını da sorgulayacak mıyız ? Herkesin bildiği bu gerçeği, aile baskısını önlemek için ne yapacağız ? Bu kızların kaçı yetiştikleri ortamda ben türban takmak istemiyorum diyebilme cesaretini gösterebilir ? Bunu derlerse başlarına ne gelir ? Bunları da tartışmayı düşünüyor musunuz ? Demokrasi aileden başlamaz mı ?

Ayrıca kadına ne kadar saygınız var da onun taktığı türbanın derdine düşmüş durumdasınız ? Türbanı kutsal sayıp onu takan kadını aşağılamak, erkek ile eşit saymamak, dilinizden düşürmediğiniz demokrasinin neresinde yazmaktadır ? Eğer bugün kadınlar çıkıp, biz saçı gözüken erkeklerden acayip etkileniyoruz, tahrik oluyoruz derse, erkeklere de başörtüsü takmayı mı düşünürsünüz yoksa kadınları eve hapsetmeyi mi ? Din, sadece erkekler günah işlemesin diye mi geldi ? Erkeklerin kadınlardan tahrik olmaya hakkı var da kadınların erkeklerden tahrik olmaya hakları yok mu ?

İkinci olarak, bu topraklar üzerinde en uzun süredir eziyet çeken dini topluluk sünni dindarlar veya türban takanlar değildir, Alevilerdir. Yavuz ile şaha kalkan katliamlar cumhuriyetle de devam etmiş ve bu topluluk asırlardır bu topraklarda ibadetlerini bile gizli yapmak zorunda kalmıştır. Alevilerin, Alevi olduklarını korkmadan söylemeleri bile 1990'lı yılları bulur.

Aleviler bugün dahi ibadethanelerini devlete tanıtamazken, dahası bugün dahi katledilirken, hükümetin ve temsil ettiği sünni gurubun mağduruz da mağduruz edebiyatı yapmaları ne kadar gerçekçidir ?

Madem inanç özgürlüğü demokrasinin bir gereğidir ve asırlardan beri var olan bir inanç sorunu ortada duruyor, o halde türbanı konuşmadan önce veya onu konuşurken Alevilerin sorunlarından da mutlaka bahsetmek gerekir. Her kim Alevilerin sıkıntılarından bahsetmeden inanç özgürlüğünden dem vuruyorsa bu onun samimi olmadığını veya başka niyetlerinin olduğunu gösterir.

Türbanı bir inanç gereği olarak kamu alanına da sokmak, insan haklarına uygun gözüken bir tutum. Sırf türban takıyor diye birisini örneğin hakim yapmamanın yanlışlığından dem vuruyorlar.

O halde örnekler verelim :

** Aynı hoşgörüyü diğer inanç guruplarına da tanıyacak mısınız. Bir hakimin Hz. Alinin kılıcını simgeleyen bir kolyeyi göstere göstere takmasına, veya hukuku sevdiği için hakim olan bir rahibenin kendi kıyafeti ve sembolleri ile hakim olabilmesine izin verilecek mi ? Bir erkek hakimin inancı gereği karnına kadar sakal uzatmasına veya bir kadın hakimin kara çarşaf giymesine de müsaade edilecek mi ? Tanrısı için kışın bile çıplak durup sabır çeken bir Hindu Türk vatandaşı da aynı şekilde kamuda çalışabilecek mi ?

** Satanizm de bir dini inançtır ve medyada reklamı yapıldığı gibi sürekli kan döken sapkın insanlar demek değildir. Madem dini inanç özgürlüğü var, onların da haklarını savunup, kamu alanına onları da almayı düşünür müsünüz, yoksa kimin neye inanması gerektiğini de siz mi söylersiniz.

** Siyonizme inanan Yahudi Türk vatandaşları ne olacak ? Eğer bu kişiler kendilerini üstün ırk bellemişse ve dini inançları gereği yaşadıkları yerde, yani Türkiyede, bütün Türklerin kendilerine hizmet etmesini sağlamaya çalışırlarsa, bunların da inançlarını özgürce ifade etmelerine ve bütün kamu kurumlarında serbestçe çalışmalarına izin verecek misiniz ?

** Dini inancı gereği karşı cinse dokunmak istemeyen birisinin doktor olması durumunda ne yapılacak ? Ben ölüm döşeğinde onun önünde yatarken, o inancı gereği beni tedavi bile etmek istemezse ne yapıcaz ?

Toplumsal hayat aklın ve bilimin söylediği biçimde mi, dini inançlara göre mi şekillenecek ? Ve sadece kendi inancımızın gereğini mi önemsicez, yoksa diğer inançlara da saygı duyup onların da bizim inancımızla aynı haklara sahip olmasına izin mi vericez ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder