30 Temmuz 2012 Pazartesi

RAMAZAN = ŞİDDETE ÇAĞRI MI ?

Malatyada bilindiği gibi Alevilere karşı yine olaylar tertipleniyor. Belli ki yine kan dökülecek. Yeni değil aslında bu olaylar. Daha önceden de güneydoğuda Alevilerin evlerinin işaretlendiği söylenmiş ama kimse oralı olmamıştı. Alevi olmayanlar da bu olaylara tepkilerini dile getirdi ama gerçekten öyle mi? Gerçekten fakrında mıyız, bu olayların sebeblerinin başka olaylara gösterdiğimiz beğeniler veya kabullenişler olduğunu.

Ramazan geldi. Geldiği gibi her sene yaşadığımız olayları tekrardan yaşamaya başladık. Televizyonlarda her kanalda saatlerde ramazan programları yapılıyor. Çoğumuz da dini aydır, ibadet ayıdır vs diyerek bunları izliyoruz veya yadırgamıyoruz. Normal karşılıyoruz. Oysa hiç de normal bir olay değil.

Bu ramazan programları bir tahakkümdür. Türkiye laik bir ülke ise iki seçenek vardır.
1- bütün yurttaşlarının dini ibadet zamanlarında aynı şekilde programlar yapılır
2- ya da hiçbiri için yapılmaz.

Bazı özel kanallar, kuruluş amacını belli ederek bunu yapabilir. Ama bütün ulusal ve devlet kanalları istisnasız bunu yapıyorsa, ortada bir sorun var demektir. Bu ülkede başka dinden yurttaşlar yaşadığı gibi, islamı farklı yorumlayan müslüman inançlar da var. Bütün bu insanlar devlete vergi veriyor ve onun kanunlarına tabi oluyorsa, neden onların inanç zamanlarında aynı şekilde programlar yapılmıyor?

Çoğunluk mudur bunun nedeni ? Eğer öyleyse totaliter bir devlette yaşadığımızı ve bu tarz uygulamalara ses çıkarmayarak onun savunucusu olduğumuzu kabul edelim.

Demokraside ve insan haklarında bir kişinin hakkı ile bir milyonun hakkı arasında fark yoktur. Çoğunluk medyada kendine yer buluyorsa azınlık da bulmalıdır ki alevi vb farklı inançları, gayri müslimleri sayarsak hiç de azınlık bir guruptan bahsetmediğimiz anlaşılır.

Bu devlet hiçbir zaman laik olmamıştır. Her zaman iktidarda sünni bir yapılanma olmuştur ve devlet bu inançla yönetilmiştir. Osmanlıdan günümüze bu açıdan bir değişim olmamıştır.

İşin kötü tarafı, bugün Alevilere yapılan saldırıların arkasında bu yayınların oluşturduğu psikoloji de vardır. Ramazanda her kanal, her gazete, bütün sosyal medya sünni inancını beynimize böylesine kazırsa ve kendine demokrat diyenler buna itiraz etmezse tabi ki o sünni guruptan bazıları çıkar, kendi inançlarının doğru olduğunu, yoksa herkesin böyle aynı şeyi yüzyıllardır tekrar etmeyeceğini, kimsenin de buna karşı gelmediğini, dolayısıyla doğruluğunu kabul ettiğini söyleyip, alevilerin veya başka bir gurubun sapkın olduğunu savunup onlara saldırabilir.

Demokrasi ve insan hakları savunucusu olmak, olaylar olup bittikten sonra tepki göstermekle olmaz. Yaşanılan her şeyde, özellikle kendi inancının, kendi düşüncesinin yararına olan herşeyde durup, bu hoşuna giden şeyin insan haklarına uygun olup olmadığını düşünmekle olur.

Burada sadece ramazandaki medya yayınlarından bahsettik. Bunun gibi daha nice örnekler var.
Yaşanan bu olaylarda kendi inancımıza hoş şeyler yaşandığında susmamızın payı vardır. Yaşanacak olaylardan hepimizin sorumluluk payı vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder