Mutlu olmak isteyen insanların çevrelerindeki olayları fazla sorgulamadıkları bilinen bir gerçek. Bununla da kalmazlar, onları mutlu edecek bilgilere inanıp geri kalan bilgilere sırt çevirirler. Misal, bilim dünyanın yuvarlak olduğunu ispatladığında bile uzun yıllar buna inanmayan insanlar olmuştu.
Resmi tarih de tam olarak bunun için vardır. Görevi yalan söylemektir. Mutlu olmak isteyenlere güzel bir dünya sunar. Mutluluk delisi insanlar da okudukları bu tarihe dört elle sarılmakla kalmaz, ona aykırı şeyler söyleyen insanları kafirliğe varan ithamlarla suçlar.
Aslında bu durum bir kaçış psikolojisidir. Gerçeklerle yüzleşmekten korkan insanlardır bunlar. Çünkü gerçekler sorumluluk yükler insana. Hesap sormayı gerektirir, isyan etmeyi, karşı koymayı. Ama bunların bir bedeli vardır. Mutlu insan etliye sütlüye karışmaz, iç hesaplaşma yaşamaz. Vicdanının sesini bastırmıştır o. İnsan olduğunu, insanın yükümlülüklerini unutmuştur. Birileri onun yerine düşünür, onun yerine karar verir. O da koyun gibi onların peşinden gider. Mutlu insana çoban lazımdır, çünkü korkar karar almaktan ve onun sorumluluğunu taşımaktan.
Bu nedenle mutlu insanlar otoriteyi sever. Sığınacak bir limandır o. Katı, astığı astık olan lideri alkışladıkça huzurla dolar. Onun karakterinde kendi kişiliğini eritir. İçindeki insani sesleri güce taparak bastırır. Mutlu insan ancak topluluk içinde yaşayabilir. Ancak bir topluluğun üyesi olunca korkularını giderebilir. Yalnızken güçsüzdür, kararsızdır, kendinden emin değildir. Bu nedenle mutlu insan ait olacabileği bir topluluk, parti bulduğunda tehlikeli bir insana dönüşür. Gözü kara bir militan olabilir bir anda.
Mutlu insanlar hayatta kendileri adına bir şeyi gerçekleştiremedikleri için ancak başkalarının yaptıkları ile övünür. O yapılanlar kötü olsa bile. Yeri gelir partisinin yaptıklarını yeri gelir atalarının yaptıklarını savunur. Nasıl olsa resmi tarih onlara her türlü mazereti de sunar yalanları ile. Bu nedenle mutlu insanlar mazlumun değil zalimin yanındadır her zaman. Ataları ve tarihi şanlıdır onların. Adeta tanrı tarafından kutsanmış hatasız ırktır onunki. Ataları veya şimdiki partileri, gurupları her ne yapmışsa doğru yapmıştır.
Mutlu insanlara yapacak bir şey yok. Onlar uyumak istiyorlar. Ama bu uykudan uyanmaya çalışanlar bir karar vermeli.
Mutlu mu olacaklar, mutsuz mu. Zalimin mi yanında olacaklar, mazlumun mu. Daha önceden "Kazananların Tarihi" yazısı ile tartıştığımız gibi tarihi zafer kazanan efendilerin tarafından mı okuyacaklar yoksa ezilenlerin, hor görülenlerin, yenilenlerin tarafından da mı. Hakkı, güçlü olana mı verecekler, insani değerlere mi.
Tarihimize de bu açıyla bakmamız gerekir. Tarihte yaşanan sorunlar ırkların sorunu değildir. Örneğin Türk Ermeni sorunu olmamıştır aslında. Gücü elinde bulunduran yönetici kesim ile yönetilen kesim arasındadır tarihteki sorun. Eğer biz tercihimizi insanlıktan yana koyup yaşanan acıları paylaşmazsak, kendimizi ırkdaşı olduğumuz yönetici güce ait olmaktansa ezilene ait görmezsek, geçmişte onları ezen o güç gün gelecek bizi de ezecektir. Gücün, otoritenin ırkı yoktur çünkü. Nitekim aynı güç yıllar sonra Dersimi ezmiştir. Aynı güç bugün karşı devrim yapmaktadır ve karşı koyanı ezmektedir.
Dink'in öldürülmesi olayında en azından olumlu seyler de oldu. İnsanlar olaylara gururla değil insanlıkla bakmaya başladı. Kendini ötekinin, mağdur olanın yerine koymaya başladı. Henüz tarihe de bu şekilde bakış açısı gelişmedi ama en azından bu yönde fidanlar ekildi yüreklere.
Demek ki insanlara bazen yaşayarak değil ölerek anlatabiliyorsunuz bazı şeyleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder