29 Aralık 2017 Cuma

ISLAMIN SARTLARI - 2

Bir onceki yazimizda Islam'in sartlarini Islam'in yaratmak istedigi insan tipi ile iliskisini sorgulamis ve cok kritik olan su sorulara cevap aramistik :

Bir Musluman'i diger insanlardan farkli olarak ne yapar ?
Veya
Bana oyle bir Islam'in sartlari soyleyin ki, onlara bakip bir Musluman'i hem diger dine inananlardan/inanmayanlardan hem de Feto gibi begenmedigimiz Muslumanlardan ayirabilelim ?

Ki aslinda en onemli ateistten, baska dinden olandan ayrilmak degil, Musluman gozukerek insanlari kandirmaya calisanlardan ayrilmak.

Daha once de belirttigimiz gibi Kuran'da gecen tum ayetler farzdir. Dolayisiyla Islam'in sarti 5'tir demek cok dogru degildir. Ama ozet anlaminda, yukaridaki sorulara cevap anlaminda bir manifesto yazilabilir. Mevcutta "insanlarin tanimladigi" 5 sart bu isi yerine getiremedigine gore biz Kuran'a uygun yeni bir alternatif deneyecegiz.

Burada imanin sartlarini yani inanci degil, Islam'in sartlarini olarak anilan yasayis bicimini ele aliyoruz.


1- Musluman oldurmez.

Bir Musluman savas durumu veya nefsi mudafaa disinda birisini olduremez. Nefsi mudafada bile birini etkisiz hale getirme imkani varken oldurmek, kasta girebilir. Bu kisim hukuka ve ayrintiya girdigi icin biz ana esas olarak burada bir Musluman'in kendisine fiziksel bir saldiri olmadigi surece baska bir insani olduremeyeceginden bahsediyoruz.

Bu madde Kuran'a uygun mudur ? Uygundur (ama "uydurulmus" hadislere uygun degildir. Hadislere gore dinden cikan oldurulebilir. Bu hadis konusunu ayri bir yazida ele almistik).

Bu madde ile Feto'den veya Isid gibi teror orgutlerinden ayriliyor muyuz ? Ayriliyoruz cunku onlar insan oldurmekten cekinmiyorlar. Ama yine de tam olarak ayrilmadik. Cunku bu orgutler icinde onlarla ayni felsefede/amacta olup da insan oldurmeyenler de var veya bu guruplarin yaptigi ama Kuran'in reddettigi baska faaliyetler de var. Onlarla da ayrilmamiz lazim.

Ayrica henuz ateistten, hristiyandan vb diger inanc guruplarindan ayrilmadik.

O nedenle bu madde tek basina yetmez.

2- Musluman baski ve iskence uygulamaz.

Yani bir Musluman sirf Musluman degil diye veya Muslumanligi baska sekilde yorumluyor diye bir baskasina eziyet edemez, baski uygulayamaz. Bu da yetmez, suc islemis olsa bile bir insana hukuki cezasi disinda siddet/iskence uygulayamaz.

Bu madde Kuran'a uygun mudur ? Uygundur.

Bu madde ile Feto'den veya Isid gibi teror orgutlerinden ayriliyor muyuz ? Ayriliyoruz cunku onlar kendisi gibi dusunmeyenlere tahammulsuzler. Ama hala %100 ayrilmadik.

3- Musluman calmaz.

Bir musluman baskasinin malini, esyasini, onurunu, haysiyetini calmaz. Ikinci ve asagidaki 4'cu madde ile de benzer olmakla birlikte bu maddeyi de ayrica belirtmek gerekiyor cunku onemlidir.


Bu madde Kuran'a uygun mudur ? Uygundur.

Bu madde ile Feto'den veya Isid gibi teror orgutlerinden ayriliyor muyuz ? Ayriliyoruz cunku onlar zenginlesmek icin devletin de halkin da malini, parasini calmaktan cekinmediler.  Ama hala %100 ayrilmadik.

4- Musluman hak yemez.

Hak yemek genis bir kavram. Orneklerle aciklamak gerekir. Bir onceki maddelerle de baglantilidir bu madde aslinda. Hak, bir insanin kendi emegi ile hakettigini alabilmesidir, kendini ifade edebilmesi, dusunce/fikir hurriyeti, seyahat ozgurlugu vb insan haklarinda belirtilmis olan tum hususlardir.

Ornegin bir Musluman baskalarinin hakettigi pozisyonlara sorulari calarak gelmez. Musluman adam kayirmaz. Yani Islam'in onemli kurallarindan biri olan "isi ehli verme" kuralini da icerir bu madde.

Bu madde Kuran'a uygun mudur ? Uygundur

Bu madde ile Feto'den veya Isid gibi teror orgutlerinden ayriliyor muyuz ? Ayriliyoruz cunku onlar iktidari ele alabilmek icin her turlu hak yeme isini gizliden veya aciktan yapmaktadirlar.

Bu dort madde ile Feto gibi veya kendine Musluman diyen diger butun teror orgutlerinden artik ayrilmis durumdayiz. Yani yukarida sordugumuz sorularin cevaplari almis bulunuyoruz. Artik bir insani veya bir cemaati/grubu degerlendirirken once nelere bakmamiz gerektigini biliyoruz.


5- Musluman 5 ibadeti yerine getirir.

Burada kastettigimiz bugunku anlamda Islam'in 5 sartidir yani ibadetlerdir. 5'ci madde itibariyle artik istenirse 5 ibadet ayri ayri bir madde olarak da yazilip toplam 9 madde de yapilabilir.

Goruldugu gibi ancak bu sekilde gercek Musluman ile sahtekari ayirabiliyoruz. Bu maddelerle ayni zamanda Islam'in dunyaya yanlis tanitilmasini engellemis oluyor. Tabi ki bu listeye baska seyler de eklenebilir ama onemli olan bu bakis acisiyla konuya bakilmasidir.

Eger bu maddelerde bu sekilde bir uzlasma saglanamazsa ve yine ibadet Islam'in en onemli sarti gibi sunulursa, bugun Feto gider yerine yarin baska bir cemaat gelir. Onun yaptiklarini baskasi yapar ve biz yine "ama onlar aslinda bizden degil, gercek Musluman degil" vb bahaneler uretmeye devam ederiz.

1 Aralık 2017 Cuma

RIZA SARRAF OLAYI

Gecen yil Amerika'da tutuklanan Riza Sarraf'in davasi basladi. Sarraf, hukumet ve Turkiye aleyhine konusmaya basladi. Rusvetler, donen dolaplar hakkinda bilgiler veriyor. Turkiye karisiyor.

Bir kisim, Sarraf'in dediklerine inanmazken, diger bir kisim AKP/Erdogan sikisti diye seviniyor ve onlari istifaya cagiriyor.

Her iki grup da maalesef tuzaga dusmus durumda.

Birinci grup, yani ne olursa olsun Erdoganci grup, gerceklere gozunu yummus durumda. Sadece Sarraf olayi degil, hukumetin yaptigi her yanlisa yapilan elestiriyi kumpas olarak goruyor. Iclerinde surekli bir iktidari kaybetme korkusu var. Bu korku onlari iclerine kapandiriyor. Iclerine kapandikca iktidarla birlikte sertlesmeye ve karsi tarafi dinlememeye basliyor. Artik ulkenin cikarini degil, kendi grubunun, partisinin cikarini dusunmeye basliyor. Benim hukumetim dusmesin de, ne olursa olsun, neticede sonrasinda toparlaniriz diye dusunuyor.

Diger taraf ise, AKP'ye karsi 15 senedir secim kazanamamanin caresizligi icinde. Ne yapsa AKP'ye ve Erdogan'a bir sey olmuyor. Bu caresizlik icinde, onlar bi iktidardan gitsin de, nasil giderse gitsin, sonrasinda nasil olsa toparlaniriz diyor. Boyle dedigi icin, hukumeti dusurmeye calisan Avrupa mi, Rusya mi, ABD mi farketmiyor. Bilincli yada bilincsiz AKP'ye karsi olan herkesi destekliyor.

Sarraf'in ABD'de soyledikleri de bu sekilde. Ortadaki durumun ciddiyetinin farkinda degiller. Birinci grup zaten hukumetini hic sorgulamiyor. Sen rusvet aldin mi, goz yumdun mu, yasadisi bir is yaptin mi, bu paralar nerede demiyor. Ikinci grup da Sarraf daha da konussun istiyor.

Iyi de Sarraf konusunca ne olacak ?
Bunun bir adim otesinde ne var ?

Belli ki ABD, bunu AKP'ye karsi koz olarak tutuyor. Acik ki, perde arkasinda ABD'nin Turkiye'den istedikleri var ve uzun yillar iyi gecindikleri AKP ile aralari bozulmaya basladi. Onlari hizaya cekmeye calisiyor. Bak dedigimi yapmazsan, Sarraf olayini uluslararasi mecraya getiririm, Turkiye'ye yaptirim uygularim diyor.

Biz Sarraf konustukca seviniyoruz ama yarin tum ABD ve Avrupa, Iran gibi Turkiye'ye de ambargo uygularsa ne olacak ? Cikacak bir ekonomik krizde belki AKP gider ama yerine gelen hukumet ambargonun kalkmasi icin ABD'nin isteklerine boyun egmek zorunda kalacak.

Yuz yillik ABD plani, yine tikir tikir isleyecek.
Buyuk ortadogu projesinin esbaskani oldugunu soyleyen basbakan gidecek, yarin ABD'nin bilmem hangi projesinin esbaskani oldugunu soyleyen mesela CHP'li biri gelecek.

Guzel bir soz vardir :
Yumurta distan bir gucle kirilirsa olum olur; icten bir gucle kirilirsa yasam olur.

AKP iktidardan gidecekse, bu ic dinamiklerle olmali. Ornegin yine Sarraf'la ayni gunlerde Kemal Kilicdaroglu'nun acikladigi belgeler kamuoyunda tartisilmalidir. Bu tartismalari bizim kendi icimizde yapmamiz gerekiyor, baska bir ulkede degil. Bizim hukumetimiz bir yanlis icinde ise faturayi biz kesmeliyiz, baska bir ulke degil.

Diyeceksiniz ki, ama Turk hukumeti uluslararasi anlasmalari ihlal ediyor, sunu yapiyor, bunu yapiyor. Tabi ki hukuksuzluga tepki gosterilmelidir. Muhalefet de Turk yargi sistemi de bunu kullanmalidir ama hukumete faturayi Turkiye kesmelidir. Ornegin ABD cok mu hukuka uyuyor dunya siyasetinde ? Caninin istedigine savas acmiyor mu ? Ulkelerde darbe girisimleri organize etmiyor mu ? ABD'ye fatura kesebilen, yaptirim uygulayabilen var mi ? Soz konusu ABD veya Avrupa ulkeleri olunca, nerede o uluslararasi hukuk denilen sey ?

Isin ozu sudur : AKPliler veya Erdogancilar koru korune bir itaati birakmadikca, AKP veya Erdogan karsitlari da, ne olursa olsun Erdogan gitsin demeyi birakmadikca, ulkenin kurtulus sansi yoktur.

27 Kasım 2017 Pazartesi

BIR GELECEK ONGORUSU - 1

Gerek toplumsal olarak gerek bireysel olarak yasanti sekillerimiz hizla degisiyor. Her gun yeni bir teknoljik aletle tanisiyoruz. Yeni nesiller bizim alisik olmadigimiz davranislar sergiliyor. Yapay zeka geliyor vb.
Hayat hizla degisiyor ve insan gelecekte neler olacagini merak ediyor.

Tum bu olan bitenlere bakip gelecekte yasamin nasil olacagini tahmin edebiliriz. Dunden bugune cizilen yol, gelecekte nereye dogru gidecegimizi de gostermektedir.
Burada yapacagimiz ongoruler onumuzdeki 50 yilin degil, cok daha uzun vadeleri kapsayan bir degerlendirme olacaktir.

O zaman buyrun bir beyin firtinasina...

Son 10-20 yilin teknolojik buluslarina baktigimiz zaman bir sey dikkat cekiyor. Artik hic kimse zaman alici seyler icin ugrasmamaya basladi.

Annelerimizin en onemli faaliyetlerinden olan yemek yapma isi artik yok olmak uzere mesela. Markette hazir yiyecekler var. Hatta ona bile gerek yok. Internetten soyluyorsunuz, 30-40 dk'da yemek evinizde.
Bunun bir adim otesinde, yani gelecekte, bu isin daha da kisalacagini varsayabiliriz. Yemekler hap sekline burunecektir. Hem bizi doyuracak hem de istedigimiz damak tadini verecek.

Ayni sekilde kirlenmeyen giysiler bizi camasir ve utuden kurtaracak. Kendi kendini temizleyen evler gelecek. Yok beceremezsek bunu, ev robotlari devreye girecek.
Ev isleri yavas yavas tarih olacak.

Tum bu gidisat bize bir mesaj veriyor.
Bu mesaji baska bir ornekle daha iyi anlayabiliriz.

Yasadigimiz evlerin seklindeki onemli degisikligi farketmemek mumkun degil. Artik klasik evler yikilip yerlerine siteler yapilmakta.
Bu sitelerin en onemli ozelligi nedir ?
Herseyin icinde olmasi !
Spor salonu mu ? Var. Market/manav/kasap mi ? Var. Lokanta mi ? Var.

Peki ne mesaj vermektedir bu siteler bize ?

Bize diyorlarki, artik bu siteden disariya cikmana gerek yok. Herseyi ayagina getirdik. Isten cik, evine gel, trafikte oyalanma, rahat et. Artik yasam alanin burasi !

Peki insan iliskilerini nasil etkiledi bu siteler ve bu teknoljik degisimler ? Aile, akraba ziyaretleri ? Komsu iliskileri ?
Herkesin farkettigi gibi bunlar giderek azaliyor.
Peki yerini ne aliyor ?
Sanal sohbetler !

Yani artik cep telefonundan, bilgisayardan sohbet donemi basladi. Yuzyuze gorusmek sart degil.
Sinemaya mi gitmek istiyorsun. Nette var. Hatta arkadaslarinla ayni anda izleyip, yorumlar da yapabilirsin. Istersen tanimadigin binlerce insanla da tartisabilirsin.
Mac muhabbeti mi yapmak istiyorsun. Keza ayni sekilde.
Arkadasinla bulusup kahve icip sohbet mi etmek istiyorsun ? Netten/telefondan ona bir kahve emojisi gonder ve sohbet et. Bulusmana gerek yok.

Tabi gelecekte, bu da degisecek.
Arkadas diye bir sey olmayacak ileride, cunku sanal ortamda, tanimadigin binlerce, milyonlarca insana ulasabiliyorsun. Kimseyle samimi olmana yetecek zaman olmayacak. Bu da bugunku dostluk, arkadaslik kavramlarini ortadan kaldiracak.
Ki zaten kimse, ayni kisilerle uzun zaman gecirmek istemeyecek. Hersey anlik olacak. Simdi bir yerdeyken (internet sitesinde), birkac saniye sonra bambaska bir yerde olabiliyorsun artik. Degisim ve hiz hersey demek artik.

Orneklere devam edelim...

Yurtdisina seyahat mi etmek istiyorsun ? Hic gerek yok. Cunku her yer betonlasiyor. Gorecek bir sey kalmadi. Bunun yerine teknoloji, dunyanin tum guzelligini evinize getirecek. Yapilacak uc boyutlu animasyonlarla tum eviniz istediginiz sekle sanal olarak donusturulecek.
Yemyesil, goletli, kus civiltili bir yere mi gitmek istiyorsunuz ? Basin dugmeye tum odaniz o halde gozuksun.
Uzayda mi olmak istiyorsunuz ? Basin dugmeye, oturun koltuga, tum oda uzayda seyahat ediyormus izlenimi versin size.

Ya peki is hayati ? Sabah 8 aksam 6'ya ne olacak ?
O da kalkacak. Robotlar butun fiziksel isi yapacak. Insansiz fabrikalar bugun bile mevcut.
Drone teknolojisi de hizmet sektorunde nasil buyuk degisimler olacaginin en acik gostergesi.

Peki, butun bunlarin sonucunda, "uzak gelecekte", ne cikiyor ortaya ?

Matrix filmindeki insan tarlasina benzeyen bir dunyaya dogru gidiyoruz. Tum islerin tek bi odada/mekanda sanal olarak gorulecegi, kilini kipirtdatmanin dahi gerekmedigi bir dunya. Bir insanin digerini gercek anlamda hic gormeyecegi veya gormesine gerek olmadigi bir dunya. Robotlar ve teknolojinin diger nimetleri sayesinde, kimseye muhtac olmadan yasanabilecek bir dunya. Tum savaslarin, iktidar kavgalarinin sanal ortamdan yapilacagi bir dunya. Sanatin, sporun, eglencenin, isin, stresin, uzuntunun, sevincin tamamen sanal ortama tasindigi bir dunya. Fiziksel hareketin minimuma indigi bir dunya.

Bir hayal alemi.
Ama insanlarin gercek hayati olacak bir hayal alemi.

Boyle bir dunyaya tek engel, baska gezegenler kesfetme istegi olacaktir.

Devam edecegiz.

3 Kasım 2017 Cuma

BILISIM CAGINDA COCUK YETISTIRMEK

Yillar once Cocuklar Duymasin dizisi ilk ciktiginda en belirgin sahnelerinden birisi, Havuc'un surekli cep telefonu istemesi ama ailesinin buna izin vermeyisi idi. O zamanlar Havuc tabi kucuk oldugundan, dizide verilen mesaj, cocuklarin o yasta telefon ile ugrasmasi, onlarin dogru yetismesine engel teskil edecegi idi. Keza o donemlerde pek cok "ruh bilimci" bu yonde gorus bildirmis; cocuklarin cep telefonu, bilgisayar oyunu gibi teknolojik "tuzaklara" kapilmamalarini ogutlemislerdi.

Bu fikir hala cok degismis degil. Tek bir farkla : Artik cocuklarin cep telefonu ile oynamasina karsi konulamiyor ! Isteseler de istemeseler de bu duruma boyun egmis durumdalar.

Peki cocuklarin kisisel gelisimi icin onlari nasil yetistirmeliyiz ? Ellerine cep telefonu, tablet, bilgisayar verip butun gun onlarla oynamalari dogru mu ? Yoksa onlari sokaga mi cikarmak gerekiyor ? Yoksa sanat, kitap, muzik, sporla mi ugrasmalilar ?

Pek cok kisi icin cevap belli olsa da konu o kadar basit degil.

Egitim dedigimiz sey (ailede yada okulda) sadece ulkeden ulkeye degil, ayni ulkede bolgeden bolgeye de degisiyor. Peki cocuk yetistirmeyi belirleyen kistaslar neler ?
Din, dil, ebeveynlerin kultur duzeyi, ekonomik refah vb pek cok etken var. Ama asil belirleyici olan ne ?

Toplum bilimin cok net bir cevabi vardir bu soruya. Toplumun teknolojik ve ekonomik duzeyi ve iliskileri diger her seyi belirler. Ornegin tarim toplumunda yasiyorsaniz kaderci bir insan olursunuz. Anne babaya sayginin cok onemli oldugu, namus icin cinayetler isleyebilecek bir kulturun icine dogarsiniz. Etrafinizdaki cevre (toplum) ve ebeveynleriniz de sizi bu sekilde yetistirir. Eger bu ailelerden birine gidip örneğin, namus erkek egemen kültürün eseridir deyip onu önemsizleştirirseniz, sizi ahlaksizlıkla suçlayacaklardır.

Peki bu insanlarin karakterleri, kulturleri neden bu sekilde ?
Cunku tarim toplumunda yasamaktadirlar (bu davranislarin nedenlerini tarim-sanayi kulturu farklarini inceleyecegimiz bir yazimizda belirtecegiz).

Gunumuz sehir hayatinda yasayan, ekonomik durumu iyi, okumus yazmis olanlarin pek cogunda gorebilecegimiz davranislar nasildir peki ?
Kadin haklari ve esitligi, bireycilik, yaslilara ozel bir saygi duymama vb birkac tanesini sayabiliriz.

Peki siz boyle bir aileye gidip, cocugunuza buyukler konusunca susmasini ogretin derseniz ne der ? Size kesinlikle itiraz edecektir. Cocugun da evde digerleri kadar haklara sahip oldugundan dem vuracaktir. Kiz cocugu okumasin, evlensin evinin kadini olsun derseniz, sizi cahillikle suclayacaktır.

Peki bu insanlarin karakterleri, kulturleri neden bu sekilde ?
Cunku sanayi toplumunda yasamaktadirlar. Sanayi toplumunun yarattigi kultur onlarin karakteri ve bakis acisi olmustur.

Demek ki teknolojik seviye ve ekonomik yapi, hem kulturel duzeyi, hem aile yapisini hem de cocuk yetistirme seklini belirlemektedir.

O zaman bu konuda en ileri seviyede olan ulkeler su an hangi asamada ?

Artik sanayi toplumu asiliyor. Bilgi yada bilisim cagi denilen bir doneme giriliyor. Iste cocuklarimizdan uzak tutmaya calistigimiz telefonlar, tabletler, bilgisayarlar hep bu cagin araclari. Ve bu cag, kendi kulturunu yaratiyor. Bu kultur bizlerin yetisme tarzindan cok farkli.

Nasil ki koyde buyumus anne-babalarimiz, bizlerin yasantisini veya egilimlerini yadsidilarsa, bizler de bizden sonrakilerin bu egilimlerini kotu olarak nitelendiriyoruz. Butun gun telefon basinda, hic sokaga cikmiyor, kitap okumuyor vb sikayetler aslinda yeni cagin toplumu donusturme asamalari.

Her eskiyen ve unutulan gibi, bizler de, kendi cagimizin, kulturumuzun, yaptiklarimizin eskimesinden ve unutulmasindan korkuyoruz ve uzuluyoruz. Aksi egilimlerin yanlis oldugunu dusunuyoruz. Bu nedenle cocuklarimiza da, ne gorduysek onu vermeye calisiyoruz. Kendimizi demokratik ebeveynler saniyoruz ama elimizden geldigince onlari kisitliyoruz.

O zaman su soruyu da soralim ?
Turkiye sartlarinda cocuklarimizi nasil yetistiricez ?

Turkiye maalesef, tarim toplumundan sanayi toplumuna cok hizli gecmek zorunda kaldi. Gecebildi mi, o bile hala soru isaretidir. Bu da toplumda buyuk sarsintilar yaratti (dindarlarin direnisi ve tepkilerinin asil nedeni budur). Hal boyleyken bir de simdi bilgi cagi geldi. Bu da baska bir buhran yaratacak toplumun koklerinde.

Hayatin gerceklerinden kopamayiz. Eger Turkiye, bilgi toplumuna gecmeye hazir bir ulke olsaydi, yukaridaki sorunun cevabi da birakin cocuklariniz disari cikmasin, birakin basini telefondan kaldirmasin diyebilirdik ama madem ki Turkiye hala arada ve uzun bir sure de bu sekilde kalacak, o zaman cocuklarimiz da boyle bir cevreye hazir olacak sekilde yetismelidir. Ayakları kendi kültüründe sağlam duran, başı geleceğin kültürüne bakan melezler olmaya mahkumuz. 

Burada onemli olan ebeveynler olarak, yeni nesilin kulturunu tu kaka ilan etmeden, onlarin bu yeni kulture en hizli gecisini saglamaya acik olmaktir. 

24 Eylül 2017 Pazar

YAPAY ZEKA 5 : BABIL KULESI - ILK ISYAN

Daha onceki yazilarimizda bahsettigimiz gibi, yapay zekali olarak tanrilara hizmet etmesi icin yaratilan insanoglu, zamanla evrimlesecek, gelismeye ve ilerlemeye baslayacakti.

Yapay zeka demek, kendi kendine gelismek, muhakeme edip sonuclar cikarmak demektir. Insan da bunu yapmaya baslamisti. Ilk ogrenme bicimi taklitti. Yeni dogan cocuk nasil anne babasini gozlemleyip, onlar ne yaparsa aynisini yapiyorsa, insan da onu yapiyor, tanrilarini taklit ediyordu. Zamanla gelistikce, dusunme ve zeka melekeleri de devreye girmis, ogrendiklerini akliyla kullanmaya ve ilerletmeye baslamisti. Tabi butun bunlar uzun zaman gerektirecekti.

Babil kulesi, ismi gecmeden dolayli olarak Kuran'da ve ismen de Tevratta da gecer. Hem kutsal kitaplarda yazilanlar hem de diger yazitlara baktigimizda Babil kulesi, insanlarin tanrilarin mekanina ulasmak icin kurduklari bir nevi gokdelendi. Kurana gore ise Firavun bir kule yapip goklere cikarak Musa'nin tanrisinin orda olmadigini gormek (aslinda orda olmadigini gostermek) istemistir. Tum anlatilarda sonuc da aynidir. Tanri bu ise cok kizar. Sumer yazitlarinda da benzer sekilde anlatilir.

Babil kulesi hikayelerinin etkisi bugun bile hala gecerlidir. Bugun Islam aleminde gokdelenler gibi yuksek binalarin yapilmasi, kucuk kiyamet alemeti sayilir. Bu yapilar gokyuzune ciktiklari icin Babil kulesini hatirlatir ve tanriyi kizdiracagi dusunulur.

Peki bir kulenin yapilmasi her dindeki veya efsanedeki tanrilari neden kizdirir ?
Ne olmus yani insan kule yapmissa ? Bugun dunyanin heryerinde bu sekilde kuleler var. Hatta daha otesi uzaya bile acildi insanoglu.

Cevaplar yine Sumer yazitlarini Sitchin'in yorumlamasinda gizli.

Babil kulesi diye anlatilan yapi aslinda bir bina degildi. Bi uzay gemisi, roket idi !

Tanrilar icin hicbir anlami olmayan bir binanin, tanrilari bu kadar kizdirmasi dusunulemez zaten.

Tum Babil hikayelerinde kulenin amaci goklere cikmak, tanrilarin katina ulasmak olarak anlatilir. Bu noktada yapay zeka uzerine daha onceki yazilarimizi hatirlayalim :
Yapay zeka yapiyorsaniz, kendinizi ondan korumanin yollarini da dusunmeniz lazim cunku yaptiginiz seyin sizi ele gecirme gucu vardir.

Babil kulesinin yapilmasi, insanlarin dunyada cogaldigi ve tanrilari daha az gormeye basladigi donemlere denk gelmis olmalidir. Yapay zekali insanlar, artik yaratilis amacinin disina da cikmis ve kendi kendilerine de yasamaya baslamislardir. Yukarida da belirttigimiz gibi boyle bir yapay zekanin ilk yapacagi is, tanrilarinin davranislarini kopyalamakti (Bugun yapmaya calistigimiz yapay zeka da zaten insan davranislarinin kopyalanmasi uzerine kurulu).

O tanrilarin en onemli iki ozelligi vardi. Birincisi, cok guclulerdi. Istediklerini yapabiliyorlardi. Ikincisi de goklere hakimdiler. Ucabiliyorlardi (bir takim ekipmanlar veya uzay gemileri ile). Insanoglu henuz onlarin guclerinin kaynagini cozememisti ama neyle nasil uctuklarini gormuslerdi.

Yapmaya calistiklari sey, onlarin ekipmanlarini kopyalayarak goklere cikmak ve tanrilar gibi yasamakti.

Sumer metinlerinde bas tanrinin, Babil kulesini (roketini) gordugunde cok sinirlendigi, nerdeyse butun insanligi yokedecegi anlatilir. Diger tanrilarin, ozellikle insanin yaratilisini bizzat yonetmis olan ve bas tanri ile arasi pek iyi olmayan Enki'in araya girmesi ise sakinlestirilir (Babil kulesinin teknolojik bigisinin arkasinda, muhtemeldir ki, insanligi kendi cocugu olarak goren ve onlarin kendi medeniyetini yaratmasini isteyen bu tanri, Enki de vardir).

Boyle bir girisime ceza olarak, insanlarin dilleri degistirilir. Babil kulesine kadar tek dil konusan insanlik, bundan boyle farkli diller konusmaya baslar ve birbirlerini anlamadiklari icin, Babil kulesinin yapimi durur (insanin program kodlarini degistirmenin tanrilar icin zor olmadigi goruluyor. Biz de yapay zeka yapsak muhtemelen uzaktan hepsini kontrol etmenin bir yolunu da yapacagiz ve istemedigimiz durumlar yasandiginda bu yazilimlari kullanarak onlari kontrol edecegiz).

Babil kulesi, insanligin tanrilara bir nevi ilk baskaldirisidir. Artik sizlere ihtiyacimiz yok demenin baska bir yoludur. Hatta bu deneme basarili olsaydi ve insanlik bu hizda gelismeye devam etseydi, tanrilara kafa tutmaya, onlarin guclerini de sinamaya calisacaklar, onlarla savasacaklardi.

Neyse ki, tanrilar kendi sorunlari nedeniyle gezegenimizi terketmis ve bizi kaderimizle bas basa birakmislardir.

4 Eylül 2017 Pazartesi

KURBAN KESME ADETI

Yapay zeka ile ilgili ilk yazılarımızda insanın yaratılış nedenlerini, nasıl ve neden bu biçimde yaratıldığını, yaşam amacını incelemiştik. Insan ile yapay zekanin birbirine benzerligini gostermis ve insanin aslinda yapay zekali bir robot olarak tasarlandigini ileri surmustuk.

Bundan sonraki yazılarımızda bu konuyla bağlantılı olan ve günümüzde de hala geçirliliği olan bazı davranışları ve inançları inceleyeceğiz.
Kurban bayramı olması nedeniyle bu yazıda kurbanı ele alacağız.

Kurban ritüeli uzun tarihler boyunca var olan bir gelenek ve ibadet. Nerdeyse dunyanin heryerinde de gormek mumkun. Bu kadar derin izleri olan bir gelenegin kökeni nedir ? Binlerce yıllık bu gelenek nerden gelmektedir ? Neden kurban kesiyoruz ?

Önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi insanın yaratılış amacı tanrılara hizmet etmektir, ibadet etmek değil. Bu hizmet, tanrilarin ihtiyac duydugu madenleri cikartmak, tasimak vb isler oldugu gibi tanrıların, doğal olarak, uğraşmaması gereken gündelik işleri de iceriyordu. Bu islerin icinde topraktan, agaclardan meyve ve sebzelerin toplanmasi, hayvan beslemek ve kesmek ve butun bunlardan yemek hazirlayip tanrilarin sofrasini kurmak da vardi. Ama butun bunlari insanlar zorla yapmiyordu. Bu, insanlık için bir onur ve mutluluk kaynağı idi. Kendi varligini borclu oldugu ve kendisinden kat kat ustun bir yaraticiya hizmet etmek her insanin isteyecegi bir seydi. Ustelik tanrilarin uzaginda çalışanlara göre tanrıların yanında çalışanların daha bir üstünlükleri vardı. Onlar her gun bilmedikleri bir sey goruyor ve ogreniyordu. En basidinden yemek hazirlamayi bile tanrilarindan ogreniyordu insanlar (Zaten sonradan oluşacak olan ruhban sınıfı (rahipler, bilginler, din adamları vb) bunlardan, yani tanrılara yakın olanlardan çıkacaktı).

Tanrılar tabi ki insanlardan ayrı yemek yerdi. Tüm hayvanların, meyvelerin, ickilerin en iyileri onlara giderdi. Hayvan kesip tanrılara sunma ve onların beğenilerini alma işi ilk bu şekilde çıkmıştı. Tanrilara surekli bir seyler sunulmaliydi cunku tanrilar acikiyordu (onceki yapay zeka yazilarinda bu durumdan, insan ve tanri benzerliginden bahsetmistik). Tanrilara yemek ve icki sunmak onlari mutlu ediyordu. Mutlu olan tanrilar da insanlara daha iyi davraniyor, onlarin kaderlerini iyi yonde degistiriyordu. Ama ofkelendiklerinde onlardan kacacak yer yoktu. Tanrilar ofkelenince insanlara felaket, aclik, hastalik, toplu kiyim gonderebiliyordu (Tipki bilgisayarinizda bir sey yapmak isteyip de bilgisayar yavasladiginda veya dondugunda, sinirlenip onu kirmak istememiz gibi). Bu nedenle onlari ofkelendirmemek gerekiyordu.

Sadece tanrilari kizdirmamak, onlari mutlu etmek degildi mesele. Tanrılardan isteği olanlar, onların huzuruna ellerini kollarını sallayarak çıkamazdı haliyle. Orasi cok yuksek bir makamdi. Tanrı huzuruna çıkmaya hak kazananlar (oncelikle, ruhban sinifindan gecmeleri gerekiyordu) yanlarında adakla gelmeleri, tanrılara yiyecek ve içecek getirmeleri, onları mutlu edip isteklerini yapmaları için gönüllerini hoş tutmaları gerekiyordu.

İşte kurbanın kökeni bu idi. Kendileri gibi dünyada yaşayan tanrılardan isteği olanlar adak adar, kurban keserdi. Veya tanrilarin ofkelerini dindirmek icin (bu ofkenin nedeni insanlar olmasa bile, etkilendiklerinden korkuyor ve birseyler yapma ihtiyaci duyuyorlardi). Tanrilarin dikkatlerini cekmelerini gerekiyordu. Iyi bir kul olduklarini gosterip onlari mutlu ederlerse dualarina karsilik alabilirlerdi. Aksi halde tanrilar, bu yapay zekali robotlarin fislerini cekebilirdi.

Daha önceden de bahsettiğimiz gibi tanrılar dünyayı terketmeye başladıklarında bu gelenek devam etti çünkü insanlar tanrılarının kendilerini izlediğini düşünüyorlardı. Is tapınaklara, tanrıların ayak bastığı kutsal mekanlara taşındı.İnsanlar artık tanrıların gıyabında adak adayıp dilekte bulunuyordu. Ruhban sınıfının, din adamlarının da en önemli görevi de bu idi. Onlar tanrılarla kullar arasında aracı idi. Onlar tanrıların yanında çalışanlar veya o çalışanlardan bilgileri birbirlerine aktararak alanlardı. Onlar, insanlara yol yordam gosteriyordu. Ruhban sinifi tanrilarla beraber oldugu icin, onlarin neyden sinirlendigini, neyden hoslandigini biliyordu. Dinin/inancin nasil olmasi gerektigini anlatiyorlardi. Kurbanin da nasil kesilmesi gerektigini insanlara onlar anlatiyordu.

Peki ama neden dünyanın farklı yerlerinde ve zamanlarında farklı kurban gelenekleri oluştu ?

Bunun da cevabını yazıtlardan bulabiliyoruz. Ortada pek çok tanrı vardı ve her buyuk tanrının da bir şehri vardı. Bütün tanrılar aynı şeyleri yemiyordu veya hoşlanmıyordu. Tıpkı insanlar gibi. Hangi tanrıya nelerin sunulacağının örneklerini yazıtlardan görebiliyoruz. Bu farklılıklar kurban geleneğinde de farklılıklar yarattı. Kurban illa bir hayvan olmak zorunda da değildi. Süs eşyası, bitki, meyve, icki (ozellikle sarap) vb de bu kapsama dahildi çünkü amaç tanrıyı memnun etmekti.Dua edilen tanrı neyden hoşlanıyorsa, o sunuluyordu.

Ayrıca zamanla, tanrılar dünyadan çekildikten sonra, iş ruhban sınıfına kaldı. İnançlara yeni yeni şeyler eklendi. Tıpkı İslamda Kuran harici oluşturulan ve bir sürü ayrıntı içeren hadisler veya tarikat görüşleri gibi. Bu durum da inanclarda ve uygulamalarda farkliliklar yaratti.

Peki insan kurban etme adeti nerden cikti ?

Insan kurban etme isi bize gore tanrilarin dunyayi terketmeye basladigi donemde ortaya cikmis olmalidir. Is, yukarida bahsettigimiz ruhban sinifina, onlarin yorumlarina kalmisti artik. Felaketler (deprem, sel, tufan vb), hastaliklar, kurakliklar vb doga olaylarinin elinden kurtulmaya calisan insanlar, tanrilara kurbanlarla dualar etmis ama cevap alamayinca kendi kendilerine baska cozum aramislardir. Isledikleri gunahtan dolayi tanrilarin kendilerini affetmediklerini dusunmus, daha sert tedbirler alma ihiyaci duymus, tanrilarin ofkesini ancak cok buyuk fedakarliklarla, insan kurban ederek gidereceklerini dusunmeye baslamis olmalidirlar.

Bundan ayri olarak, bereket elde etmek icin de topraktan ilk elde edilen urun, yeni dogan hayvanlarin ilki kurban olarak tanrilara sunuluyordu. Buyuk sonuclar almak veya buyuk felaketlere ugramamak icin sunulan kurbanin/fedakarligin da buyuk olmasi gerekiyordu. Ibrahim orneginde de goruldugu gibi insan kurban etme adeti basladiginda, nesil bereketi icin (erkek cocuk) ilk dogan cocugun da tanriya sunulmasi gelenegi baslamisti. Neyse ki Ibrahim ile bu gelenek sonlanmistir.

Ibrahim sayesinde inanc sistemi komple degismistir. Bunu yapay zekadan ayri olarak, Islam basligi altinda ayrica inceleyecegiz.


29 Haziran 2017 Perşembe

YAPAY ZEKA - 3 : INSANIN TANRI SURETINDE YARATILISI

Bir onceki yazimizda yapay zekanin genel kurallari ile insanin yaratilisi arasindaki baglantilari gormeye calismis ve ilk iki kurali irdelemistik.

Bu yazimizda diger kurallarla baglantilara devam edecegiz

Yapay zekanin ucuncu kurali benzeme kurali idi. Eger bir yapay zekali canli yaratiyorsaniz, kendinize benzer bir sekilde yaratirsiniz. Yarattiginiz sey sizin gibi olsun istersiniz. Bunun basit nedenleri vardir.

Birincisi, yapay zekadan beklentiniz, onun, sizin yapmak istemediginiz veya yapamadiginiz seyleri yapmasidir. Boyle bir amac gudunce dogal olarak, onu kendinize benzetmeye calisirsiniz. Bu benzetme olayini sadece fiziksel olarak dusunmemek gerekir. Gunumuzde yapay zekali robotlarin yapilmasinda en arzu edilen sey, onlarin insan gibi dusunebilmesini saglamaktir. Yani biz, yapay zeka yaratirken onlarin bizim gibi analiz etmesini, hislenmesini, davranmasini istiyoruz. Yani benzetmeye calistigimiz sey sadece dis gorunus degildir.

Ikinci neden, boyle bir yapay canliyi yaratma gucu olan canlilar, kendilerini diger canlilardan otomatikman ustun gorurler. Kendileri mukemmeldir. Oyle olmasa diger canlilar daha hizli evrimlesip onlari gecerdi. Bu kadar bilgi ve teknolojiyi mevcut halleri ile uretmediler mi ? Demek ki en iyi yol budur. Yani kendine benzetme bir anlamda kendi gucunun ispatidir ve ilanidir. Biz bile su kisitli bilgi duzeyimiz ile evrende yalniz oldugumuzu ve en ustun canlinin da biz oldugumuzu dusunuyoruz. Hal boyleyken yapay zekayi gidip kusa, kopege benzetecek degiliz.

Peki Sumerler bu konuda, yani insani yaratan "tanrilar" ile insanin benzerligi hakkinda ne diyor ? Aslinda ilginctir ki sadece Sumerler degil, butun dinler hemen hemen ayni seyi soylemektedir. Butun dinler yaraticinin, insani yaratirken kendinden bir "sey" kullandigini soyler. Bazisinda fiziksel olarak benzedigi ima edilse de ozellikle Islam'da insanin olusumunda kullanilan bu sey, ruh'tur. Allah insana ruhundan uflemistir. Tevrat ve Incilde dogrudan bir fiziksel benzeme ima edilir. Tanri insani kendi suretinde yaratmistir. Isin ilginc tarafi Kuran'da sureten benzeme gecmese de Allah'in Adem'i kendi suretinde yarattigina dair bir hadis vardir (Pek cok hadisin nereden uyduruldugunu gosteren ilginc bir ayrinti).

Sumer metinleri semavi dinlerden daha fazla bilgi vermektedir insanin yaratilisi ile ilgili. Sumer metinlerine gore insanin yaratilmasinda kullanilan bu "sey", tanrilarin kendi kanlari/hucreleri/DNA'laridir. "Tanrilar" insani yaratmadan once mevcut canlilar uzerinde bir takim deneyler ve denemeler yapmislardir. Bunlarin hicbirinde istedikleri sonucu alamamislar ve en sonunda "maymuna" benzeyen o zamanki canliyi alarak kendi hucreleri ile dollemislerdir. Ancak bu sekilde yaparak akilli ve is gorebilen bir canliyi yani "Adem"i yaratmislardir (Meraklisina not : Mitolojide gecen pek cok garip yaratiklar aslinda bu basarisiz denemelerin sonucunda olusmustur. Zecharia Sitchin'in kitaplari Sumerler hakkinda oldukca ayrintili bilgiler vermektedir ve biz de burada Sumerlilerle ilgili pek cok bilgiyi onun eserlerinden almaktayiz)

Bu ruhundan ufleme ile veya Sumer metinlerindeki gibi tanrilarin kendi kromozomlarinin kullanilmasi ile yaratilan yapay zekali bu canli, bilinc kazanmistir ve tanrilara benzemistir. Artik insan, dusunebilen, algilayabilen bir canlidir. Icinde tanridan bir parca tasidigi icin de diger tum canlilardan farklidir. Insan artik tanrilarin "dunyadaki" halifesidir.

Bu ozel durumdan dolayi, bugun bile insanoglu primatlarla akrabalik tasidigini soyleyen evrime inanmak istememektedir. Iste Sumer metinlerinin ilgincligi buradadir. Evrim ile yaratilisi birlestirmistir. Sumer metinlerine gore insanin hamurunda, evrimlesme surecinde olan primatlar vardir ama bundan cok daha fazlasi olarak tanrilarin DNA'sini da tasimaktadir. Bu nedenle de insan, cok ozeldir.

YAPAY ZEKA - 4 : HAVVA, ADEM VE ELMA

Yapay zekali bir robot yarattigimizi ve kopyalayarak onu cogalttigimizi varsayalim. Kendi kendine dusunebilen ve dolayisiyla gelisme potansiyeli olan bu robotlar insana isyan ederlerse ne olur ? Belki insanlik hepsini yok eder ama oldukca zayiat verecegimiz ortadadir. Peki bu robotlar kendilerini kopyalarlarsa veya daha gelismis versiyonlarini uretirlerse ne olur ? O zaman insanlik yok olma tehlikesi ile karsi karsiya kalir.

Demek ki, yaratacagimiz yapay zekayi kontrol etmemiz gerekmektedir. Eger dunyadaki sayilarini bilebilirsek, bir hata (insana karsi gelme) durumunda kimle savastigimizi biliriz. Belki bir kapatma dugmesine basip hepsini durdurabiliriz (yapay zeka demek az yada cok dusunebilen demektir. Bu olasiligi da dusunecektir ) ama bunu yapabilmek icin kesin bir kontrol gerekmektedir.

Peki bu robot yapay zekanin omru ne olacak ? Insan ortalama 80 yil yasarken onlar sonsuz mu yasayacak ?

Insana bilgi aktarimini hizlandirmak ve daha hizli gelismek icin guzel bir yontem ama sonsuz yasam (veya milyonlarca yil da diyebiliriz) demek, evrim demektir. Cansiz yapilar bile zamanla degisime ugrar. Ust uste yigilan kum taneleri bu "sonsuz" zaman diliminde bir col olusturabilir ve sizi susuzluk ve aclikla oldurebilir. Bilincli ve olumsuz bir canli ise cok daha fazlasini yapabilir. En nihayetinde kendi programini bile degistirebilir (bugun insanin kendi genetik kodlarini degistirmeye calismasi gibi. Insan bir yandan yapay zeka yaparken bir yandan da super insan (hastalanmayan, olmeyen, beyninin kapasitesini %100 kullanan ve onu da asan bir insan modeli) calismalari yapmaktadir).

Demek ki yapay zeka yaratiyorsaniz, cogalmasini ve sonsuz bir omru olmasini kisitlamaniz veya cok siki bir sekilde kontrol etmeniz gerekir.

Bu mantigi insanin yaratilisinda da goruyoruz. Butun semavi dinlerde olan Adem-Havva ve yasak elma inanci tam da bunu aciklamaktadir. Sumer yazitlarinda olay, esasta ayni olmasina ragmen biraz farkli anlatilir. Onlara gore Cennet dunyadadir cunku tanrilar dunyada yasamaktadir (Cennetin anlami zaten budur. Tanriya yakin bir yerde mutlu mesut yasamak). Ayrica iki yasak agac vardir, bir degil.

"Seytan" Havva'yi kandirip Adem'le ikisine elmayi yedirince ne oluyordu ?
Ciplakliklarinin ve cinsel organlarinin farkina variyorlardi. Bundan utanip hemen cinsel organlarini kapatmaya calisiyorlardi.

Yani Adem ile Havva, o ana kadar cinsel organlarinin ne ise yaradigini bilmiyordu !

Yasak agacin meyvesinden yiyerek, cinselligin ne oldugunu kesfetmislerdi. Yani uremenin, cogalmanin ne oldugunu ogrenmislerdi.

Butun dinlerde tanri bu olaya kizar ve onlari cennetten kovar. Sumerler de benzer bir hikaye anlatmaktadir. Ozellikle bas tanri, bu olayi ogrendiginde cok ofkelenir (Adem ilk dogru prototip idi. Havva ondan uretilmisti ve diger "insanlar" da basarili denemelerin kopyalari olarak uretilmekte idi yani ureme yoktu, kopyalama vardi ve bu kopyalar cogalamiyor, omurleri bitince oluyordu).

Sumerler bu "elma" agacina bilgelik agaci demektedir. Bunun yaninda bir agac daha vardir. Hayat agaci. Bu agactan da yeselerdi, Adem ile Havva tanrilar gibi sonsuz yasama ulasacakti. Ilk yasakli agactan yedikten sonra, ikincisinden de yemesinler diye kovulmuslardi cennetten (Cennetten kovulmaya da farki bir bakis getiriyor Sumerler).

Yani yapay zeka icin gordugumuz kurallarin aynisi, insanin yaratilisinda da var. Tanrilar basta insanin uremesini istememistir. Ama iclerinden biri (Yilan/seytan olarak kotulemislerdi bu kisiyi. Kimbilir, belki de hangi tanrinin bu isin arkasinda oldugunu bulamadiklari icindir), insanlara bu gizli bilgiyi vermistir. Yani insanin kodlarindaki kapali olarak tutulan programi acmistir bir nevi. Neden boyle bir sey yaptigini tam bilmesek de buna cok sasirmamak lazim. Insan da yapay zeka urettiginde, birileri cikip onlara bu yasaklanmis kodlari vererek yasaklari delecektir (Insanin yapmadan duramayacak bir karakteri vardir. Birileri illa ki yapip ne olacagini gormek ister, hicbir mantikli gerekcesi olmasa bile).

Sakinlesen Sumer tanrilari insanin dunyada ureyerek yasamasina izin verirler ama hayat agacindan yemesine yani olumsuz olmasina izin vermezler (birkac istisna insan haric. Ilginctir ki semavi dinlerde de bu tarz "olumsuzler" vardir).

Ayrica bu olay gosteriyor ki, genetik biliminde ilerledikce, kendi program kodlarimizi degistirebiliriz. Icimizde boyle bir potansiyel mevcuttur. Bugun insanligin hayal ettigi olumsuzluk, hic gerceklesmeyecek bir ruya olmayabilir.

27 Haziran 2017 Salı

YAPAY ZEKA - 2 : INSANIN YARATILIS NEDENI

Insanin yaratilisi ile ilgili daha onceden Sumer yazitlarindan bahsetmistik. Bu yazitlarin evrim ve yaratilis disinda ucuncu bir yol gostererek ufkumuzu nasil actigindan bahsetmistik.

Insanin nasil yaratildigi veya ortaya ciktigini bir kenara birakip, ozelliklerine bakarsak robotlarla olan benzerligimizi hemen farkedebiliriz. DNA denilen sarmaldaki onbinlerce genlerin bugunku program kodlarindan bir farki olmadigini goruyoruz. Bu genler kalitsaldir ve bizim ne olacagimizi, nasil olacagimizi buyuk olcude belirler (kulli irade). Tabi bunun icinde az da olsa kendi kararlarimizi uygulayabildigimiz bir alan vardir ama genlerin bize cizdigi sinirlarin disina cikmamiz cok zordur(cuzi irade).

Bu yazi dizimizde insanin yapay zeka seklinde yaratilmis bir canli olma ihtimalinin olup olmadigini inceleyecegiz. Bunun icin de Sumerlerin yaratilis destanini baz alacagiz.

Insanin kendini arayisindaki en onemli soru, neden varoldugudur ? Semavi dinler bu soruya, tanriya ibadet etmek olarak cevap verir ama pek tatmin edici bir cevap degildir bu. Allah, kulun ibadetine muhtac midir ki bu nedenle insani yaratsin. Veya bilinmek istemek de bir ihtiyac veya talep degil midir ? Yoksa Allah her seyden muneezzeh degil midir ? Ayrica, sadece ibadet icin insan yaratmak mantiksizdir, cunku bu isi insandan once melekler zaten yapmakta idi.

O zaman insan ne icin yaratildi ?

Sumer metinlerinde insanin yaratilisi ile ilgili nerdeyse her soruya cevap var.

Yapay zeka yaratmanin birinci kuralinda belirttigimiz gibi ortada yapilmasi gereken bir isin olmasi gerekir. Sumer metinleri de zaten bunu soyluyor. Baska bir gezegenden gelen canlilar, kendilerinin yapmakta zorlandigi isleri yapacak ve kendilerine de hizmet edecek bir canliya ihtiyac duyarlar (Baska gezegenden gelen canlilarla ilgili de cok saglam kanitlar sunmaktadir Sumerler).

Sumer metinleri "tanrilarin" neden boyle bir seye ihtiyac duydugunu da anlatmaktadir ama konumuz disi oldugundan oraya girmiyoruz. Bir cumle ile, geldikleri gezegende (dunya) maden ararken hem calisacak hem de kendilerine hizmet edecek bir canliya ihtiyac duydular.

Iste insanin dogus nedeni budur. Yani Sumerlere gore insan, "tanrilarina" ibadet etsin diye degil, hizmet etsin diye yaratilmistir (Olayin etimolojik boyutu ayrica ilginctir. Hizmet etmek anlamina gelen Sumerce kelime, zaman icinde ugradigi degisiklikle ibadet etmeye evrilmistir. Ayrica, Kuranda dahi gecen "abd" kokenli kelimelerin cevirisinde muhtelif gorusler vardir. Bazi yerlerde kul olarak bazi yerlerde kole olarak cevrilmektedir bu kelimeler. Kul, ibadet edendir ama kole, calisandir. Insan kul mudur, kole midir ?)

Ikinci kuralda belirttigimiz gibi bu canli yani insan, muhtemelen fiziksel olarak onlardan gucludur. Aksi halde yaratilmasinin bir anlami olmayacaktir. Bunu insanin kendi evriminde de goruyoruz. Yuzbinlerce yil onceki insan, bilim ve teknolojiyi hayatinda kullanamadigi icin, her isini fiziksel olarak yapmaktaydi ve bu nedenle bugunku insana gore fiziksel anlamda daha guclu idi. Teknolojik aletlerin kullanimi arttikca, insan da o kadar az hareket etmeye baslamis ve doganin zor kosullarina da o kadar az muhatap olmustur. Bu da insani zamanla fiziksel anlamda zayiflatmistir ve insan vucudunun degisime ugramasina neden olmustur (bu da evrimin olusumudur).

Gezegenler arasi seyahat yapacak kadar ileri bir seviyeye ulasmis ve insani yaratmis olan bu uzayli canlilarin da benzer bir evrime ugradigini, fiziksel guclerinin giderek zayifladigini varsayabiliriz (Gerci Sumer metinleri, bu tanrilarin birbirleri ile bire bir olarak bile kavga ettiklerini soylemektedir. Ileri seviye bir medeniyete gore tuhaf bir durum).

O zaman bizi neden metalden veya daha dayanikli bir yapida yapmadilar ? Ornegin biz daha dayanikli isek, bu kadar cok hastaliga veya kisa yasam suresine sahip olmamizin nedeni nedir ? Bizi yaratan bu "tanrilar" bizden cok daha fazla hastaliklara maruz kaliyor veya bizden daha az mi yasiyorlardi ?

Bu sorularin cevabi var ama olasiliklara bakmak, iyi bir beyin firtinasi olabilir.

Yapay zekali bir canli yaratmanin tek bir yolu yoktur. Biz su an sinirlari pek olmayan bir yapay zeka hayali kuruyoruz. Bu demek degildir ki tanrilar da bizi boyle yaratti. Buradaki asil belirleyici olan yapay zekayi neden yaptiginizdir; yani amactir. Daha amaca yonelik bir yapay zeka yaratilabilir. Ve boyle bir yaratimda diger ozelliklerin uzerinde durulmamis olabilir. Yani hastaliklara direnc veya kisa omur onlarin cok umursamadigi ve sorun olarak gormedigi seyler olabilir veya yaratim surecindeki programlama hatalari da olabilir (bizim bugunku seviyemizden daha ileri olmalari, onlari kusursuz yapmaz) veya bir diger secenek ilk yazimizda da bahsettigimiz gibi karmasik bir programlamanin kendi kendine hatalar (veya degisim) uretmeye baslamasi da olabilir. Ayrica illa metalden bir yapay zeka yapmak diye bir sart da yoktur. Bu bir tercihtir. Zaten maden icin bu dunyaya gelen canlilarin, ellerindeki maden ve metalleri yapay zekaya harcamakla ugrasmamalari da mantiksiz degildir(Sumer metinlerinde robot benzeri, yine tanrilarin emrinde olan bazi varliklardan da bahsedilir ama bunlarin dunyada yapildigi ifade edilmez. Tanrilarla beraber gelmis gibi bahsedilir)

Isin asil cevabi yine Sumer metinlerinde mevcut. Tanrilar bizi dogadaki mevcut bir canlinin DNA'larini kullanarak yarattiklari icin o canlinin kusurlarina da sahibiz ve bunu da bilerek duzeltmemislerdir.Yani kusurlu olmamizi zaten istemislerdir (diger yapay zeka kurallarini incelerken yeniden deginicez)

Bu da demek oluyor ki, tanrilar bizi, belli bir sure icin yaratmislardir. Sumer metinlerine gore tanrilar bizim dunyamiza yasamak icin gelmemistir. Gecici bir ugrak yeridir burasi. Asil gezegenleri baskadir. Bu (kendi zamanlarina/yasam dongulerine gore) kisa sureli ziyaretlerinde is gorecek kadar kapasiteye sahip bir canli yaratmislar ve onu daha da mukemmellestirmek icin cok ugrasmamislardir. Ki sonrasinda da gezegenimizi terketmis ve bizi kaderimizle bas basa birakmislardir.

Sonraki yazilarimizda yapay zeka yaratmanin diger kurallari ile insanin yaratilisinin baglantilarini inceleyecegiz.

23 Haziran 2017 Cuma

YAPAY ZEKA - 1

Bu yazimizin amaci yapay zekanin gelisimi, teknolojisi hakkinda konusmak degil. Yapay zeka yapiminin ardindaki kurallari inceleyip, daha sonra bu kurallari bambaska bir konuya uygulayacagiz.

Yapay zeka dedigimiz sey, robotlara bir nevi insan muhakemesi, analiz etme, problem cozme gibi yetenekler vererek, kendi kendilerine dusunup harekete gecebilmelerini saglamaktir. Uretimde makinelesmenin gelismesi ve giderek robotlarin insanin kol emeginin yerini almasi sonrasi is bir adim daha oteye tasinmis durumda. 21ci yuzyilda bilimin de gelismesi ile insandan daha guclu ve hizli olabilecek robotlara/bilgisayarlara ihtiyac bulunmakta.

Demek ki yapay zeka ihtiyaci, insanin yapamadiklarini veya yapmak istemediklerini kapsiyor. Insan, kendi acigini bununla kapatip daha hizli ilerlemek istiyor (Konumuzdan sapip bir iki cumle edelim burada. Boyle bir seyin tasavvuru bile inanilmaz bir olaydir. Insan, kendisinden cok daha fazla yeteneklere sahip bir yari-canli uretmek uzere. Insanlik tarihinin en buyuk olaylarindan biridir bu. Tabi boyle bir basari insanin dusunce yapisini da degistirecektir. Yuzyillar sonra insanlik, kendini yari-tanri olarak gorecektir).

Yapay zeka yaratmanin birinci kurali, yapmak istenilmeyen veya yapilamayan bir "fiziksel" isi yaptirmaktir. Bu isler maden isleri, agir yuk kaldirma gibi fiziksel zorluk iceren isler de olabilir, rutin, sikici veya yapilmasi uzun suren isler de olabilir (bu isler dusunsel isler olarak da siniflandirilabilir. Veri girisi yapmanin fiziksel bir zorluktan ziyade psikolojik sikiciligi vardir veya hesaplama yapmak dusunsel bir istir ama uzun surup bos yere insanin zamanini harcayabilir vb).

Ikinci kural, yapay zekanin, fiziksel olarak yapandan daha dayanikli olmasidir. Amac zaten yapanin uzerinden fiziksel isleri almaktir. Zeka ve dusunce olarak yapandan daha ileri olmasina pek izin verilecegini varsayamayiz. Cunku kendisinden daha zeki bir yapay zeka yaratilirsa, tarih tersine donup insanin yapay zekaya hizmet etmeye baslamasi gibi bir durum olusabilir. Bu nedenle dusunme kapasitesi yapim amacina gore sinirlandirilacaktir.

Ucuncu kural, benzeme kuralidir. Insanoglu yapay zeka yaratirken, yaratmaya calistigi seyi, mumkun oldugunca kendisine benzetmeye calismaktadir. Dogal bir egilimdir bu, cunku kendisinin yapmak isteyip de yapmakta zorlandigi isleri ona yaptirmak istemektedir. Bu benzeme hem fiziksel olarak (elindeki teknoloji elverdigince) hem dusunsel olarak olacaktir. Benzetmedeki oncelik amaca gore degisse de birinci egilimin soyut ozellikler (dusunme, hissetme, akletme vb) oldugunu, ikinci olarak fiziksel benzerlik oldugunu soyleyebiliriz.

Dorduncu kural, yapay zekanin kendisini cogaltmasinin engellenmesidir. Sizden daha dayanikli ve guclu bir canli yaratiyorsaniz ve ona akil da veriyorsaniz, dikkatli olmaniz lazim. Cunku ileride sizin dusmaniniz olabilir. Robotlarla insanlarin savasini anlatan filmler hayali filmler degildir. Henuz tam yapay zekayi olusturamadigimiz icin bu konular tartisilmiyor ama basarildigi zaman yazilacak kodlar ile insan kontrolu disinda bu robotlarin baska bir robot yaratmasi engellenecektir. Mantikli olan da budur. Ornegin elinizde 10 milyon robot oldugunu varsayalim ve her birinin kaydi, ne yapabilecegi vb liste elinizde var. Bu akilli robotlar, kendini insanin emrinden cikarmayi basarip (kendini yeniden programlayip) kopyalamayi ogrenirse, gizlice kopya robotlar yaratabilir ve karsiniza dikilebilir.

Bu nedenle, insanlik kendi yarattigi yapay zekayi kontrol etmek zorundadir. Ona bir sinir cizmek zorundadir. Ya zekasini sinirlayacak ya bu kopyalama bilgisini saklayacak ya da bunu yapmasini engelleyecek bir kod yazacaktir. Onun omrunu de kisitlayabilir. Olmeyen bir yapay zeka, dusunme kapasite sinirlansa bile bir tehlikedir cunku diyalektigin kuraligi geregi, nicelik niteligi degistirir. Yapay zeka karmasik bir programdir ve her karmasik yapi, birbiri ile etkilesime girerek zamanla farkli bir yapi olusturur (Gunumuzde bile programcilar, yazdiklari programin verdikleri hatalarin nedenlerini bulmakta zorlanmaktadir). Sonsuz omurlu bir yapay zeka ise bu kural geregi evrimlesecektir.

Kural diyemesek de genel bir egilim olarak bir diger madde, cinselliktir. Cinsel haz duygusu insan hayatinin yeme-icmeden sonraki en onemli durtusudur. Yaratacagi yapay zeka ile kacinilmaz olarak cinsel iliski kuracaktir. Yapay zekanin ortaya cikis amaci bu olmasa da bu yonde gelecek olan taleplere karsi konulamayacak, dis gorunus olarak insana benzetilecek olan bu robotlar cinsel ihtiyaclari da karsilamaya baslayacaktir.

Burada ilginc olacak olan soru bu robotlar da ileride baska bir yapay zeka gelistirirse onlar da cinselligi kesfeder mi ? Bunun cevabi insanin bu robotlara "hazzi" ne kadar verebilecegi ile ilgilidir. Insanlar bu ozelligi robotlara vermezse, robotlarin kendi kendilerine bunu yapabilmesi için çok uzun zaman dilimlerinde nasıl evrimleşecekleri ile belli olur. Ama zaten buna da gerek kalmayacak, insanlik bunu kesin olarak yapmaya calisacaktir ve bilim ve teknoloji ilerledikce de bunu basarmamasi icin de bir neden de kalmayacaktir.

Bir sonraki yazimizda, burada tartistigimiz konulari bir adim oteye goturecek ve asil konumuzu tartisacagiz.

1 Mayıs 2017 Pazartesi

YASAKLAR - 1 : YASAKCI ZIHNIYET

Baskanlik sistemi referandumu sonrasi KHK'lar ardi ardina gelmeye basladi. KHK'lar, hukuksal dayanak olsun, kisisel ve toplumsal hak ve ozgurluklerin ihlali olsun, pek cok tartismayi icinde tasiyor. Biz burada oncelikle yasakci dusuncenin temelini ve ikinci yazimizda da bir demokratik ulkede nelerin yasaklanabilecegini, nelerin yasaklanamayacagini inceleyecegiz.

Once yasaklamanin psikolojik boyutuna bakalim.
Eger ideolojiniz, dusunceniz, inanciniz sorgulamak uzerine degilse, bir seyleri dogru kabul edip onun uzerine bunlari insa ediyorsaniz, yasaklama davranisi kacinilmaz bir hal aliyor. Cunku karsinizdaki dusunceler sizinkileri sarsmaya basliyor. Bu sarsinti bir ic celiski yasatma potansiyeli tasiyor. Bunu onlemenin en iyi yolu onlari hic duymamak, gormemek oluyor. Bu da karsit dusunceyi yasaklamaya goturuyor.

Bunun orneklerini her yerde goruruz. En basit olarak bir tartismada, bir taraf digerini ikna edemeyince (kendi dusuncesini kabul ettiremeyince) sinirlenir, bagirir cagirir. Veya belden asagi vurmaya calisir. Bunlar cok sik gordugumuz en basit yasaklayici davranis belirtileri.

Insan ne kadar mutaassip ise, ne kadar tutucu ise, ne kadar tabulari varsa o kadar celiski icindedir ve yasakcidir. Eskiden milliyetcilik adi altinda siyaset sahnemizde gorurduk bu davranislari. Asiri milliyetciler, begenmedikleri kisileri ve dusunceleri bolucu diye damgalar, birlik ve beraberlikten baska bir sey soylemeyi bilmezlerdi. Kendi dusunceleri en dogru oldugu icin, onlara uymayan herkes bolucu idi ve susturulmali idi.

Akp ile bu milliyetci yasakci zihniyet yerine din temelli yasakci zihniyet geldi. Ornegin bastan asagi ortunmeyen kadinlar, dekolteli veya mini etekli kadinlar, sozde dindar insanlarin ahlakini bozmakta onlara gore. Herkes onlarin istedigi gibi yasamali ki rahat etsinler. O insanlarin inanclarinin, yasama sekillerinin, isteklerinin bir onemi yok cunku onlar zaten yanlis yoldadir onlara gore.

Bir toplumun var olabilmesi icin bazi seylerin yasaklanmasi sart. Yukaridaki bu ornekler bu onemli soruyu gundeme getiriyor aslinda. Demokratik bir toplumda neler yasaklanabilir, neler yasaklanamaz ? Dengeyi nasil bulucaz ?

Bu soruyu yazinin ikinci kismina birakip baska bir konuya dikkat cekecegiz.

Her ulkedeki okumus insanlar o ulkenin gelecegidir, gelisiminin sigortasidir. Ama maalesef onlar bile farkinda olmadan yasakci zihniyeti ovebiliyorlar. Son KHK'lardan birinde evlilik programlari yasaklandi. Pek cok kisi, ben zaten belgesel izliyorum sekilciligi ile kendini entellektuel gosterme gayreti ile bazilari da sirf bu programlarin insanlari aptallastirdigini dusunerek bu yasaga alkis tuttu. Boylece farkinda olmadan hukumete, hukuksuz, anti-demokratik uygulamalar icin onay vermis oldu. Yarin, hukumet bir siyasi partiyi de KHK ile kapatirsa bu kisiler ne diyecek (zaten yaptiklarini bir tarafa koyuyoruz)? Hangi argumanla karsi cikacak ? Hukumet onlara, iyi de biz sunu sunu yasakladigimizda alkislamistiniz, iyi oldu demistiniz, simdi isinize gelmeyince niye karsi cikiyorsunuz, sizin istediginiz seyleri mi yasaklayabilicez sadece derse ne cevap verecekler ?

Daha da can alici soru su :
Kendi icinde yasakci bir zihniyet barindirdigini bilmeyen ve kendine okumus diyen bu insanlarla demokratik bir toplum yaratilabilir mi ?
Yarin bu insanlarin eline guc gecince onlar da yasakci olmayacak mi ? Ornegin begenmedikleri Akp organizasyonlarini, orgutlenmelerini vb yasaklamayacak mi ?